Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Rabia

Sabitlenmiş gönderi
Karanlıkta kalsaydın, sınır tanımayan kalbin,bütün bu seçilemeyen şeylerin üzüntüsünü emmeye çalışsaydı, daha iyiydi.Şimdi kendi içine çekildin,varlığının sınırını önünde, ellerinde görüyorsun, zaman zaman belirsiz bir hareketle yüzünün çizgilerini tazeliyorsun. İçinde hemen hemen hiç yer kalmamıştır ve bu darlıkta, çok büyük bir şeyin barınmasının imkansız oluşu ve müthişin de buraya sığmak için kendini şartlara göre küçültmesi zorunluluğu, sana adeta ferahlık verir. Ama dışarda ne sınır var ne bir şey; dışardaki çoğalırsa,senin için bile dolar,kısmen iradene bağlı damarlarda ya da daha kayıtsız organlarının lenfasında değil,kılcal damarlarda büyür;sonsuz karmaşık varlığının en son ayrımlarına kadar sayısız dallara bölünerek yukarı emilir.Orada yükselir,orada seni aşar,son barınak gibi çıkıp sığındığın nefesini de geçer.Ah, şimdi nereye kaçacaksın,nereye kaçacaksın? Kalbin, seni içinden dışarı atmakta, kalbin peşinden gelmektedir senin ve sen artık adeta kendinden dışardasındır,geri dönmen mümkün değildir.Çiğnenen bir böcek gibi içinden dışarı taşarsın; üstündeki azıcık sertlik, kaldı ki uyum sağlamanın da bir anlamı kalmamıştır.
Reklam
“Yaşamına güçlülük verecek tek şey,güç eksikliği duyman olacak-“
Hep kaçtığıma göre,hiç özgür oldum mu,diye sorulabilir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Boşluktan kurtulunamıyor ki... Kuytuda olmak da gerekmiyor,hiçkimsenin ulaşamadığı bir yerde olmak için: heryer kuytu,zaten... Öylesine,ölüme doğru sürüklenip giderken,kendi boşluğunu,kuytu içindeliğini,işte,kovuğunu da birlikte götürür,kişi.
Oysa,düşlerimi gerçekten gerçekleştirmeye cesaretim olsaydı,beklemektense,işe girişip,en azından,başarısız da olsam,gerçek—ve evet,hakedilmiş-bir yıkıma ulaşabilirdim;ya da,korkaklığımı açıkça kabullenerek,gerçeklere boyuneğip,düşlerimi bir kenara atabilir;o zaman da,gene hakedilmiş bir lanetlenmeyi-gerçekten-yaşayabilir;sonunda da pısırık ve sessiz bir ölüm bulabilirdim. İkisini de yapmadım-ne o uca;ne buna,gitmedim-“yürüme” diye diye vardığım,Kafka’nın “Komşu Köy”ü oldu,işte... Böylece de ‘ortada’bıraktım kendimi-onu da:kıskaç takırdatmasın da ne yapsın bana?...
Reklam
Bütün bunların sonunda gene hiçbir yere varmayacağımı gösteriyor olmalı ona. -bir zavallı ile bir alçak olma arasında gidip geliyor,kendimi yargılamam—
(Geleceğim yok,sanıyordum; gelmeyecek, sanıyordum; oysa,çıktı,geldi işte——burada...)
Aramızda bir yol değil,kapalı bir koridor var: tek yöne açılan-çoğunlukla da kapalı duran-bir kapı...
Evet-asıl onlar yaşar hep: Yaşamamış olmalarıdır onları yaşatan,sürekli kılan; yaşanıp geçmemiş olmaları-yaşama geçememiş olmaları,yaşatır onları...
-Ama ‘unutma’ diye bir şey var mıdır gerçekte-kişi nasıl ‘unutur’ki yaşadığı bir şeyi... Kişinin belli bir andaki ‘bilinç içeriği’ açısından o sırada ‘anımsamadığı’ -örtülmüş,silinmiş,bastırılmış-bir yaşanmışlık, “bilinçaltı”nda; yani,yaşadıklarının toplam bağlamı- karşılıklı etkileşimleriyle oluşturdukları bütün-içinde,tam da o yaşanmışlık yerinde,sürdürür ‘yaşam’ını———[yalnızca bir sözcük oyunu değildi o söz: “Yaşadığın her an,her yaşadığın an,yaşar.”...] yaptıklarına karışır,onları yönlendirir,etkiler. İşte,bu toplam bağlam, o: yaşamımın bütün anlarını barındıran,yaşamlarını sürdüren bütün: O, ben’im,işte...
Reklam
Oysa,o benden hoşlanmıyor ama,ben onu seviyorum bile galiba. Belki benim de içimde (başka) biryerlerde hafif kıpırdanıyor sürüklenip götürülmek arzusu——belki benim de bunu özlememdir,onu o kadar güçlü kılan; zorlukla direnebildiğim kadar güçlü...
Eskiler,bir de,yüreği,duyguların,duygulanımların asıl ‘yer’i —yani, ‘varoldukları’ yer— saymışlardır—şimdiki ‘bilim’imize göreyse,yürek,bazı sinir düğümlerinin denetlediği özel türden bir kas yapısından başka bir şey değil: kan ‘pompa’lamağa yarayan bir tür emme-basma tulumba—içinde,kandan başka bir şey de yok;ne duygu ne duygulanım... Şimdi,bugün, bu çağda,ben ki ‘içimdeki bir kovukta yaşayan’ bir “yengeç” olduğunu söylüyorum;bir de,üstüne üstlük,desem ki,o,yüreğimde bulunan kovuğunda barınıyor-ne derlerdi acaba: Nerede; kulakçıklardan birinde mi,yoksa karıncıklardan-hangisinde: sağdakinde mi,yoksa soldakinde...
İstem-böyle bir şey varsa; yani,kişi yapacaklarını isteyebiliyorsa; eylemleri,yapmak isteyebildikleri ve isteyerek yapabildikleriyse,benim kendi istemimin olmadığı söylenebilir—ben yalnızca,o’yum: istediğim; ama yapamadığım-yaptığım;ama,istememiş olduğum——çünkü,onu ben istemedim;ben istemeden oldu o. O bensiz oluştu-ve beni de oldurdu,demek.
Uzun zaman,kendimi başkalarının gözünden görüldüğü(m) gibi gördükten sonra,birden, o başkalarının beni görüşünü yanlış gördüğümü görme(m)—(beni çok garip durumlara sokabiliyor bu şaşırmalar: örneğin, beni küçümsediğini düşündüğüm bir kişinin aslında beni kıskandığını,ya da,beni büyük gördüğünü sandığım bir kişinin aslında benim küçük—dar,düşünülmemiş,kendini aldatıcı,zavallı—yanlarımı apaçık gördüğünü görmem...) Bu durumlarda,içimdeki yakıcı bir öfke duyduğum zaman,bilirim ki,o da,biraz alaycı,ve,daha kötüsü,acıyan bir bakışla seyretmektedir beni.
Çok çeşitli olabiliyor yapamamadan rahatsızlık duyduğu durumlar:- En çok ilişkilerimde,isteye isteye geldiğim noktalarda,birden ters yüz etmem: Bu o kadar çok yineleniyor ki (gene,temel kişilik özelliğim,herhalde...),neredeyse önceden belli:- İsteyip alamamam; Aşıp ulaşamam; Çekip bağlayamam- Kızıp bırakamamam; Çıkıp gidememem; Kesip koparamamam; -ve,bitirip baştan başlayamamam——
1.309 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.