Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Mary Shelley'in Türkçeye çevrilmiş birkaç kitabından biri Frankenstein ya da Modern Prometheus. Shelley 1800'lü yıllarda yaşadığı ve kadın olduğu için kendi adıyla yazmıyor kitabı isimsiz yayınlıyor.
Kitaptaki Prometheus ismi mitolojide tanrılardan insanlara ateşi çalıp (bazı yorumlara göre de bilgiyi) veren tanrıdır ve birçok esere, tabloya konu
Frankenstein Ya Da Modern PrometheusMary Shelley · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202014bin okunma
Kitap Robert Walton'un, kardeşim dediği Margeret'a yazdığı gezi mektupları ile başlıyor. Ama bunun öncesinde şunu bilmek gerekiyor. Kitap yazarımızın ilk ve tek kitabı. Kitap ilk çıktığında erkek bir yazar ismiyle çıkıyor çünkü kadın yazarlar o tarihlerde hep bu şekilde yazmışlar (Jane Eyre gibi) bir gün arkadaş grubu ile otururken korkunç
Frankenstein Ya Da Modern PrometheusMary Shelley · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202014bin okunma
İncelememe öncelikle Frankenstein hakkında yanlış bilinen birkaç bilgiyi düzeltmekle başlamak istiyorum. En büyük yanlış romanın asıl adının Frankenstein ya da Modern Prometheus olmasına rağmen sadece Frankenstein olarak bilinmesi. (Bu ismin neden önemli olduğunu bir sonraki kısımda açıklayacağım.) Romanda bahsedilen yaratığın aslında herhangi bir
Frankenstein Ya Da Modern PrometheusMary Shelley · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202014bin okunma
"Kim bir bardak soğuk su içerse beni hatırlasın."
Peygamber torunu İmam Hz. Hüseyin' in Kerbela' da, hem de gürül gürül akan Fırat'ın kenarında bir yudum suya hasret bırakılarak şehit edilişini anlatır.
Defalarca yaralayarak şehit edip bir de mübarek cesedine akla gelebilecek her türlü işkenceyi yaparlar.
Bizde bir deyim vardır; acımasız, taş kalpli olanlara Yezit soyu musun? derler. Masasında Hz Hüseyin'in mübarek başını teşhir eden Yezit insanlıktan nasibini almamış bir yaratık.
Kitapta bir laf var ki taş gibi ağır: Allah'ım! Müslümanları İslamla tanıştır!
youtube.com/watch?v=2paOYZt...
Aklıma geldikçe bu sahneyi açıp izlerim,maalesef yeterli ilgiyi görmediği için sonlandırılan dizilerden biri olan Penny Dreadful dan bir sahne.(LÜTFEN EDEBİYAT VE KORKU SEVİYORSANIZ KENDİNİZE BİR İYİLİK YAPIN VE İZLEYİN DÜNYANIN EN GÜZEL ŞEYİ BU DİZİ).
Bana göre en güzel Frankenstein bu dizide işlenmiş. Bu video tüm kitap boyunca yaratığın içinde bulunduğu durumu anlamak için yeterli değil tabi ama bir özeti diyebilirim sanırım.
Herkesin biraz da olsa aşina olduğu bir hikaye Frankenstein. Doktor Victor doğanın sınırlarını zorlar ve cesetlerden bir yaratık yapar. Bu yaratığın adı bile yoktur, bu dünyaya ait değildir o. Bir bebek gibi seçme şansı olmadan atılmıştır doğaya, bir bebek gibi yaşamaya çalışır yaratıcısı "annesi" olmadan. Mary Shelley öyle bir yazmış ki hayran kalmamak elde değil.
Diğer incelemeler de ne kadar genç yazdığı bahsedilmiş, aynı zamanda Shelley hamileyken yaratıyor bu yaratığı. Eserin diğer adı Modern Prometheus, hamilelik psikolojisiyle böyle bir "Prometheus" yaratıyor o da.
Eşinin ölümünden sonra kalbini saklayan bir kadın da sıradan bir kitap beklenemez sanırım. Mükemmel bir kitap, mükemmel.
Yaratık kitabının, kafasında nasıl şekillendiğini öndeyişte şöyle anlatır John Fowles; “Kitabı kaleme alışımdan birkaç yıl önce, yüzleri olmayan ve görünüşte belli bir gerekçeleri de bulunmayan küçük bir seyyah topluluğu, zihnimden öylesine geçip bir olaya doğru yöneldiler.Besbelli ki geçmiş bir zaman söz konusuydu çünkü atlara binmişlerdi ve manzaranın içindeydiler; ancak bu son derece ham imgenin ötesinde hiçbir şey yoktu.”
İlk bölümde, bir kadın, dört erkekten oluşan bir grup yolcuyla karşılaşıyoruz.Bu gruptaki kişiler arasındaki ilişkiler oldukça belirsiz.Tıpkı kitabın ilk imgelerinin John Fowles’un kafasındaki belirsizliği gibi.Bu beş kişiden birinin ölümü ile biter ilk bölüm.
İkinci bölüm mahkemedeki sorgulardan oluşuyor.Olayların perde arkası ortaya çıkıyor da denebilir.
İlk bölüm kronolojik bir çizgide ilerleyen, geleneksel bir anlatı gibi görünse de sonraki bölümler farklı parçalardan oluşur.Mahkeme tutanakları, dönemin gazete ve dergilerinden parçalar gibi.
Olayın etrafında yer alan karakterler aynı olayları, geçmişe dönerek farklı bakış açılarıyla anlatır.
Yaratık olarak nitelendirilen şey bir zaman makinesidir.Kitap bilimkurgu türünün özelliklerini de taşıyor bu nedenle.Aynı zamanda, püriten mezheplerden biri olan Shaker mezhebinin kurucusu Ann Lee’nin doğuşu anlatılır Yaratık’ta.Shaker mezhebi, sade yaşantıları ile kilise kurumunun otoritesine karşı çıkar.Bu inanca göre İsa’nın dünyaya yeniden bir kadın olarak geleceğine inanılırken, yoksulluk ve cinsel perhiz savunulur.
Yaratık kitabı, okuduğum en ilginç John Fowles kitabıydı.
Kitabımız 2015 yılının en büyük edebiyat olaylarından biri olarak kabul edilmiş.
Kitap üzerine aldığım kisa notları paylasmak istiyorum şimdi sizlerle.__Axl ile Beatrice yaşlı karı_koca.Yaşadıkları yer gizemli.Topraklar unutus sisinin lanetiyle dolmuş.Insanlar unutuyor ve hatırlamıyor. Işte geçmişi unutan ve oğullarının kendisini beklediğini düşünen bu çift bir yolculuğa çıkar. Tabiatustu yaratıklar var.Bunların en önemlisi de sis bulutlarina sebep olan Qverig adındaki yaratık. Savasci Wiston ve Arthur'un yeğeni Sir Gawain bu yaratigin peşinde.
??Merlin büyücüsü Qverige büyü yapmış ve bu sayede Saksonlar ile Britonlarin arasında geçen kanlı savaşın tüm izlerinin silinmesini sağlamış.
Kitapta savaş,katliam,intikam,arayış, kaybolus ,sevgi,vefa,gizem ve tabiatustu yaratıklara dair pek cok kavramı bulacaksınız.Ilk başlarda adapte olması zor gelse de ilerledikçe konuya hakim olup kitabın ana fikrini kavrayacaginizi düşünüyorum.
Bu eser; “Gün Olur Asra Bedel “ romanının içinde olması gereken bir bölümünü anlatır. Öğretmen Kuttubayev'in hikâyesi ele alınıyor. Aytmatov, KGB’yi ve sistemi sert bir şekilde eleştirdiği için bu bölümün yayınlanmasına izin verilmemiştir. Ancak Sovyet Rusya’nın dağılmasında sonra 1990 yılında yayınlanabilmiştir.
Mesleğinde yükselmek ve
Niccolo Machiavelli insan doğasını kendince tanımlarken erdem ve ahlak noktasında ön yargı ile yaklaşılan bir düşünür olabilir. Ancak bu anlamsız olacaktır. Insanın tabiri caizse çiğ süt emmiş bir yaratık olduğunu tekrardan hatırlamalıyız diye düşünüyorum.
" Kötülüklerin büsbütün egemen olduğu namussuz bir çağ bu" derken Cemal Süreyya, düşünüyorum da biz onun hakkında bu kadar ön yargılı olmuyoruz. Aynı şeylerden bahsedip dediği gibi sadece iyiliğin olmadığı böyle bir dünyada hayatta kalmak için önerilerde bulunan Machiavelli'de aslında bu eseriyle insanlığa mükemmel bir katkı yapmıştır. Özgür irade, laiklik, akılcılık noktalarında da ufuk açıcılığını da unutmamak gerekir.
