Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
Meşhur polisiye roman yazarından mükemmel bir fantastik kurgu romanı. Matt hayal gücü yüksek bir çocuktur ve babası annesi ile boşanmadan önce ona Aragorn'un kılıcını hediye eder. Ancak bir gün dünyayı bir fırtına sarar ve neredeyse bütün yetişkinler ölür. Çocuklar sağ kalmıştır. Matt arkadaşı Tobias ile birlikte mutant yaratıklardan kaçmaya başlar. Bu arada bir çatışmada komaya girer ve uyandığında Ambre ile tanışır. Burada Pan adını verdikleri sağlıklı çocuklar bir yaşama alanı oluşturmuştur. Ancak bir yaratık Matt'i ısrarla istemektedir ve değişim geçiren yetişkinleri üzerine salar. Ancak bu doğa olayı yüzünden çocuklarda bazı özellikler gelişim göstermektedir ve savaş çetin geçecektir. Matt, kendisini yaratık dışında Kraliçe'nin de aradığını öğrenir ve onu bulmak için yola çıkacaktır. Soluksuz okunan bir roman.
Güzel bir polisiye roman. Dik Martin adında meşhur bir dedektif Scotland Yard'dan istifa eder. Ve Havelok adında bir avukatın yanında dedektif olarak çalışmaya başlar. Bir kilit uzmanı olan hırsız Lev'i yakalar. Bu arada görevi yurt dışında seyahatte olan Lord Selford'u bulmaktır. Havelok onun avukatıdır. Bir yandan da tesadüf eseri kütüphanede Sibil adında bir kız ile tanışır ki bu kız da Selford'un yeğenidir. Kitaptaki kötü karakterler Bertram Kodi ve doktor Spaletti'nin niyetleri kötüdür ve Selford'un mezarındaki kilidi açacak yedi anahtarın bulunması gerekmektedir. Lord Selford nerededir, Spaletti'nin ürettiği yaratık nasıl biridir ve Dik bu arada işlenen cinayetleri çözüp Sibil'i koruyabilecek midir? Keyifle okunan bir roman.
Bir kasabada çocukların korkularından beslenen bir yaratık ve O'nunla savaşmak için bir araya gelen yedi çocuğun başlarından geçenler. Güzel ve sürükleyiciydi.
Okat uzay serisinin sonuncu ve en güzel romanlarından biri. Cussick Nina adlı zengin bir kadın ile evlenmiş bir gizli servis elemanıdır. Bir gün Jones adında biri ile tanışır ve o da uzaylı yaratıkların dünyayı istila edeceğini söyler. Bununla ilgili olarak Venüs gezegeninde yaşayacak şekilde bazı canlılar geliştirilmiştir. Jones özel biridir ve bir sene sonrasına dair pek çok şeyi önceden görebilmektedir. Halkı galeyana getirmemesi için engellemeye çalışırlar ancak Jones'un örgütü gelişmiştir ve sonradan ülkenin başkanı olur. Bu arada sekiz yaratık Venüs'e gönderilir ve yaşamaya başlar. Jones öleceğini bile bilir öncesinden. Bir kumar oynamıştır ve kaybetmiştir. Yaratıklar bitki polenleridir ve kendilerini savunmaktadır. Cussick Jones'u öldürür. Ancak kaçması gerekmektedir. Nina ve oğlu Jackie ile birlikte kaçabileceği tek bir yer vardır. Tek kelime ile mükemmel bir roman. Mutlaka okunması gerekenlerden.
Üstün DÖKMEN'i bilmeyenimiz yoktur diye düşünüyorum. Televizyondan da tanıyoruz kendisini. Metrestepe; insanı okurken sürekli kendi iç muhasebesini yapmaya zorlayan düşündürücü bir eser.
Kitabı okurken "sosyoloji nedir?" diye düşündüm. Toplumu anlamaya çalışan ve bu sayede topluma yön veren bir bilim mi? Yoksa toplumu tam olarak anlamadan sosyoloğun kendi doğrularını topluma "Bu doğrudur" diye dayatarak yönlendirmesi mi? Sosyologlar (benim şahsi kanaatim) almış oldukları eğitim gereği Semavi dinleri (sanki) yok sayıyor ve toplumun değer yargılarının insanlık tarihi içerisinde yavaş yavaş zamanla geliştiğini vurgulayıp iyiyi, doğruyu ve güzeli güzellikle bulabilmenin mümkün olduğunu savunuyorlar.
Sosyologlar iyi söylüyor, güzel söylüyorlar ama Toplum bildiğini okuyor. İnsan bencil ve şahsi menfaatine düşkün bir yaratık olduğu için zorlamadan kurallara uymasını beklemek saflık olur.
Oldukça güzel bir korku ve gerilim romanı. Bir adam annesinin cenazesine gider ve sonra kendini yalnız hissettiğinden eski evinin oraya gider. Orada geçmişini hatırlar. Çocukken başından geçen bir olayı. Yan çiftlikteki Lettie Hampstock ile tanışır ve arkadaş olur. Ancak Lettie, annesi ve büyükannesi özel güçlere sahiptir. Bir gün Lettie ile gezerken bir ağ onu yaralar. Ve asalak denilen bir doğaüstü yaratık ona musallat olur. Bir şekilde yaratığı yok ederler ancak onu yok edenler çocuğu peşindedir. Acaba bu çocuk kurtulabilecek midir? Geçmişini hatırladıktan sonra her şey eskisi gibi olabilecek midir? Lettie'yi bir daha görebilecek midir? Soluksuz okunan bir roman.
Kitabın başlarında "Benim olacak fıstık, bineceğim üstüne, vuracağım kırbacı vuracağım kırbacı" diye ünlü bir repliği olan Türk filminin konusunu okuyorum sandım. Biraz canım sıkıldı. Ama keşke öyle olsaydı. Felçli bir kızla sözde ona merhamet gösteren bir subayın (bence bencilliği her zaman ağır basıp bir türlü akıllanmayan bir adam) arkadaşlığı anlatılıyor. Bu arada kitap biterken bile hala kendini düşünüyor. Birde çok rahatsız olduğum bir konu olan, felçli kız için hiç durmadan "ucube", " yaratık" gibi kelimeler kullanılması var. Belki ben hassas düşünüyorum fakat bu kitabı hasta veya hasta yakınlarının okumasını istemem.
Kitabı almayı düşünenler, hala daha karar veremeyenler almanızı ve okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Kitabı çok beğendim. Etkileyici ve sıkılmadan okuyabileceğiniz harika mistik bir roman.
Kitaba adını veren ve kitabın içerisinde sık sık karşılaşacağınız Fardipli Sinha, kendi deyimiyle uzayda yer alan yıldızlar kümesinden gelen farklı bir aleme ait farklı bir yaratık. Sinha’ yı yalnızca kendisinin izin verdiği insanlar duyabilir ve görebilir. Ben Sinha’yı içimizdeki sese benzetiyorum. Sinha'nın, sorduğu sorular ve verdiği cevaplarla bildiğiniz, eksik bildiğiniz yahut hiç bilmediğiniz konularda aydınlandığınızı hissedeceksiniz.
Kitap hakkında kendimce kısa bir özet geçmek istiyorum.
Kitabın vermek istediği mesaj “bilinçli müslüman” olmak diyebilirim. Bu sözümü kitabı okuyunca daha iyi anlayacaksınız.Kitapta müslümanlığın bilinçsiz müslümanlar yüzünden nasıl zarar gördüğü anlatılmaktadır. Doğru bildiğimiz yanlışlar yüzünden Müslümanlığa en çok zararı yine biz müslümanlar veriyoruz. Yaptıklarımızı samimi şekilde mi yoksa alıştığımız için mi yapıyoruz?
Kitabı okuduğunuzda kendinizi sorgulamaya, hayata daha farklı açıdan bakmaya başlayacaksınız.
Jacob, dedesinin anlattığı hikayelerle büyüyen bir çocuktur. Dedesi anlattıklarının, gösterdiği fotoğrafların gerçek olduğunu söyleyip bu konuda ısrar etse de Jacob bunların peri masalı olduğunu söyleyip dururdu. Dedesi sürekli canavarlardan kaçardı ve bir gün onun öldürülmesiyle hikaye başlar. Jacob dedesinin ölüsünü bulduğunda garip bir yaratık gördüğüne yemin eder ama kimse ona inanmaz ve deli olduğuna inandırmaya başlarlar ancak bir mektup bulur ve Bayan Peregrine'yi bulmak için adaya gider ve inanılmaz bir maceraya çıkar.
Başlarda sürekli okuyamadığım için sıkıcı sanıyordum çünkü hikayenin içine girememiştim. Ama okudukça öyle olmadığını anladım.
Filmi de olacakmış, güzel bir film olacaktır muhakkak. Keyifli okumalar.
Bu arada bu da filmden : youtu.be/x2EY0Rmcy0E
Wardstone serisinin ikinci ve oldukça güzel bir romanı. Hayalet Gregory'nin çırağı Tom Ward, ilk öcüsünü hapseder ama bu arada Hayalet'in kardeşi olan rahip ölür. Cenaze törenine giderken Zehir adlı bir yaratık ile hesaplaşması gerektiğini söyler Hayalet. Ancak keyfine göre cadıları vb yakan Sorgulayıcı adında bir adam Hayalet'i ve Alice'i yakalar. Tom Alice'i kurtarır ama Alice Zehir'i salıvererek Hayalet'i kurtarır. Artık hem Sorgulayıcı hem de Zehir kahramanlarımızın peşindedir. Ve üç kez Alice'in kanını emerse onu ele geçirecektir. Bu arada annesinin bir cadı olduğunu öğrenen Tom ciddi kararlar almak zorundadır. Zehir'i yok etmenin tek yolu kalbine gümüş saplamaktır ama onu öldüren de ölecektir. Hayalet bu görevi üstlenir ama yine de her şey Tom'un elindedir. Acaba başarılı olup Alice ve Hayalet'i kurtarabilecek midir? Soluksuz okunan bir roman.
Serinin çok güzel üçüncü romanı. Alice, Tom Ward ve Hayalet ile yaşamaya başlamıştır. Ancak Hayalet, her kış mevsiminde Anglezarke adında bir kasabadaki evine gitmekte ve oradaki sorunları halletmektedir. Tom ve Hayalet eve giderken Alice'i de Hurst adında bir aileye bırakırlar. Burada Morgan adında bir büyücü vardır ve Hayalet'in eski çırağı olmasına rağmen ona düşmandır. Ayrıca kış evinin içerisinde Lamia cadısı ve Hayaletin eski sevgilisi olan Meg ile kardeşi Marcia bulunmaktadır. Kar Tanrıçası Golgoth adında çok güçlü bir yaratık vardır ve Morgan zamanında onu çağırmaya kalkmıştır. Hayalet'in evimdeki büyü kitabını alıp tekrar denemek niyetindedir. Hayalet de Meg'e hafızasını kaybettirecek ilaçlar içirmektedir. Ancak bu kış mevsimi zorlu bir mevsim olacaktır. Meg, kendisine yapılanı öğrenecek ve Hayalet'i tutsak edecek, Morgan Tom'u çırağı yapmaya kalkacaktır. Zaten daha önceden hasta olan babası ölen Tom, Hayalet'in kardeşi çilingir Andrew ve Alice ile beraber Hayalet'i kurtarmaya çalışacaktır. Ama acaba her şey yolunda gidecek midir? Morgan'ı ve Golgoth'u engellemek mümkün olacak mıdır? Meg ve kardeşi kontrol edilebilecek midir? Tom'un cadı annesi eyaleti terk mi edecektir? Serinin diğer romanları gibi soluksuz okunan bir roman.
Wardstone serisinin dokuzuncu ve en güzel romanlarından biri. Şeytanın kafasını kesen Grimalkin, Şeytanın yardımcılarının kafayı almasını ve onu tekrar hayata döndürmesini engellemek için sürekli kaçmakta ve savaşmaktadır. Bu arada Şeytanın müritleri Korşak türünde bir yaratığı sırf Grimalkin'i öldürmesi için yaratır. Bu yaratık yaralandıkça güçlenen bir cinstir. Grimalkin yaralanır ve imdadına Pendle cadısı Agnes ile çırağı Thorne yetişir. Pek çok badireler atlatırlar. Bu arada Malkin kalesini koruyan lamialar, askerler, Şövalyeler ölür. Ve bir ara müritler kafayı almayı başarır. Thorne ölmüştür. Grimalkin'in yardım isteyebileceği tek bir isim kalmıştır. O da muhtemelen gelecekte dünyanın en güçlü büyücüsü olacak olan cadı Alice Deane'dir. Ama şeytanın başını almada acaba başarılı olabilecek midir? Katil cadı ününü koruyabilecek midir? Soluksuz okunan bir roman.
