Dünyadaki bütün mutsuzluk çok basit bir şekilde açıklanabilir: Herkes, doğalarının olmalarını istediği şeyin ne olduğu araştırılmadan, başkaları tarafından kesilip, kalıplanarak bir düzene uyduruluyor. Varoluşa bir fırsat bile vermiyorlar. Çocuk doğduğu andan itibaren onu bozmaya başlıyorlar. Tabii, tamamen iyi niyetli olarak. Hiçbir ebeveyn bunu bilinçli olarak yapmıyor ama onlar da aynı şekilde şartlandırılmışlar. O da aynı şeyi çocuğuna uyguluyor; başka bir yol bilmiyor ki.
Gerçek aşk için yarın yoktur, gerçek aşk için zaman yoktur. Eğer bir insanı seviyorsan, seviyorsundur. Yarın ne olacak kimin umurunda? Bu an öylesine çok ki, bu an bir sonsuzluk. Yarın ne olacak göreceğiz. Yarın gelince... Ve yarın hiç gelmez. Gerçek aşk şimdiye aittir...
Ölmek basittir, uçurumdan atlarsın kafana sıkarsın en kolay ve en basiti ölmek. Ama yaşa her şeye rağmen yaşa. Senden başka kimse seni düşünmez sadece doyasıya YAŞA!
"Şimdi söyle bana," diyordu William, "Niçin? Bu kitabı niçin ötekilerden daha çok korumak istedin? Kara büyüye ilişkin kitapları, içinde belki de Tanrı'nın adına sövülen sayfaları neden uğrunda cinayeti göze almaksızın sakladın da bu sayfalar için hem kardeşlerini hem de kendini lanetledin? Güldürüden söz eden birçok başka
Eğer zihninizden açgözlülük geçiyorsa bırakın geçsin; eğer öfke geçiyorsa bırakın geçsin. Siz kim oluyorsunuz da müdahale ediyorsunuz? Neden zihninizle bu kadar özdeşleşiyorsunuz? Neden "ben açgözlüyüm… ben öfkeliyim" diye düşünüyorsunuz? Sadece bir öfke düşüncesi geçiyor. Bırakın geçsin; siz sadece izleyin.