Şiirinde ''bir kadın olarak'' konuşan kadın şair!.. Evet, ''kadın'' denen muammayı, ancak bir kadın şair çözebilir... Ne olurdu, bir kadın kalbinin kuytularında çalkalanan denizler; orada boy atan acıları ve sevinçleri, bir kadın ruhunda kopan fırtınaları yine bir kadının dizelerinde okuyabilseydik! Bir kadın şair çıksa ve kadının sırrını fâş etseydi... İnsanlık tarihi boyunca kadın üstüne yazılan bütün şiirlerin harfleri silinirdi o zaman, tabloların rengi solar, heykeller çatlardı; kadınlar üstüne yapılan türküler susardı...
Ya hiçbir güzelliği görmez olan gözler! Bakıyor, ama görmüyoruz. Gözlerimizde kat kat perdeler. Bakın, güneş doğup batıyor, karanlık iniyor pencerelere, deniz eski maviliğini koruyor, gökyüzü yerli yerinde. Değişen sadece biz insanlarız. Bize uysun diye, güzellikleri de kirletip değiştiriyoruz.
Şimdi, var mısınız direnmeye, uyuşukluğa meydan okumaya var mısınız? Acılara duyarlı olmaya, hafızamızı diri tutmaya ve güzellikler karşısında delice sevinmeye var mısınız?
"Benim yazarlarım, şairlerim birer adadır. Bütün bilinirliklerine rağmen ada. Henry David Thoreau, Rilke, Bachmann, Neruda, Necatigil, Sezai Karakoç, Sabahattin Ali, Oğuz Atay, Salah Birsel...
Ben de öyle olmak, öyle kalmak isterim. Keşfedilmemiş yanlarım olsun, hiçbir okurun yolu geçmesin oradan. Hiçbir el değmesin düşüncemin, hayalimin o köşesine. Oradan, o kuş uçmaz, kervan geçmez adadan yazdıklarım, gidip bulsun birilerini bulacaksa. Onlar da desinler, biri var uzakta, belli belirsiz, varla yok arası, oradan yazıyor. Beni buralarda aramayın o zaman. Oradan konuşalım konuşacaksak, uzun konuşalım, aradaki boşluklarla ve daima susarak."
Hem, -sözüm meclisten dışarı- okur denilen varlığa ne kadar, nereye kadar güveneceğiz? Sizin hayatınıza ait bütün meraklarını giderdikten sonra eyvallah deyip gitmeyeceğini kim söyleyebilir? Bir heveskârdan başka nedir okur? Siz 'paylaştıkça' daha fazlasını, daha fazlasını istemeyecek mi? Bu daha fazlanın sınırını nasıl çizeceksiniz? Sizin bütün kalelerinize girdikten, bütün hülyalarınızı zaptettikten sonra yazdıklarınız onun için ne anlam ifade edecek? Hayır, bir şey ifade etmeyecek. Fethedilmiş bir ülkesiniz artık onun için, yolgeçen hanısınız... Oysa bu lezzeti bir eserinizi okuyup bitirdiğinde tatmasını isterdiniz onun. Sonra bir başkasını beklemenin sabırsızlığı...
Galeano anlatıyordu. Bir arp büyücüsü varmış, Mese Figueredo. Arpıyla, Kolombiya kırlarını şenlendirirmiş. Onsuz şenlik olmazmış. Her seferinde havayı şenlendiren, ayakları şahlandıran, dans eden parmaklarıyla orada olurmuş Figueredo. Bir gece, iki katırıyla düğüne gidiyormuş. Bir katırda kendisi, diğerinde arp. Bir patikada yol alırken haydutlar saldırmış. Üzerine çullanıp yumruklarıyla un ufak etmişler onu. Ertesi gün biri, yolda uzanmış yatıyorken bulmuş Figueredo’yu. Canlıdan çok ölüye benziyormuş artık. Toz ve kan içinde bir paçavra gibi… Gözlerini açmış ve son kalan sesiyle fısıldamış: "Katırları götürdüler…" Sonra şöyle demiş: "Arpı götürdüler…" Bir soluk daha alıp gülümsemiş: "Ama müziği götüremediler."