(Biz) yemeğimizi yedik. Ben kitap okumaya koyuldum. Kayınvalidemle Özden bir ara yukarıya çıktılar, ev işleriyle meşgul oldular. Aşağı indiler, bir kenarda konuşmaya daldılar. Vakit gecikti, Paşa gelmedi. Ancak gece yarısı sırasında kapı çalındı. 'Ben açarım' dedim ve açtım.
Açtım ve hayretten dilimi yutacak gibi oldum. Karşımda İsmet Paşa ile Adnan Menderes duruyordu. Çok neşeli görünüyorlardı. Eminim, çakırkeyiftiler. Birbirlerinin kollarını tutuyorlardı. Adnan Bey ‘Nasılsın, Metin?' diye sordu. İsmet Paşa Başbakan'dan içeri girmesini istedi. Fakat Menderes 'Başka sefere!' dedi. Şimdi Cumhurbaşkanı'na çıkacakmış. ‘Saat geç oldu' diye ilave etti. İsmet Paşa biraz oturabileceğini söyledi. Menderes itiraz etti. 'Davet ederseniz, memnuniyetle gelirim' dedi. Paşa sordu:
'Söz mü?'
Menderes keyifli bir tarzda 'Söz' dedi.
Bence asıl şimdi, Peyami Safa'nın bu yazısını yıllar sonra koleksiyonlara bakıp okurken, “şaşmamak elden gelmiyor”.
Şaşılacak şey, Peyami Safa'nın o zamanlar Ulus'un birinci sayfa yazarlığına getirilmiş olması değil... Milletvekili adayı gösterilecek olması da değil...
CHP'de artık, onun gibi “sağ” çizgide olan - bazı
Topkapı da İnönü’nün arabasının camı kırıldı, taşlandı. Saldırıyı tesadüfen bulunan askeri birlik önledi. Hükümet bu saldırının sorumlusu olarak CHP yi gösterdi
Şu gerçek, zamanla daha iyi görülüyor:
Sermayeyi dünkü gibi “milli”leştirmek, “Türk”leştirmek, “Müslüman”laştırmak... Veya bugünkü küreselleşme koşulları içinde 'entemasyonal "leştirmek... Bunların hiçbiri, bir ülkenin ekonomisini sağlıklı hale getirebilecek “belirleyici etken” olamıyor. Bir üIkenin ekonomisi ancak; o ülke, başta siyaset olmak üzere tüm temel kurumlarıyla ve insanlarıyla “rasyonel”leştiği ölçüde, sağlıklı bir yapıya kavuşabiliyor... Kendi kaynaklarını ve imkânlarını akıllıca” kullanabildiği, karşısına çıkan sorunlara gerçekçi çözümler bulup uygulayabildiği ölçüde...
Sermayenin -kime ait olursa olsun- verimli yatırımlara dönüşmesi, iş alanı yaratması ve sonuç olarak kalkınmaya katkı yapması, ancak bu genel koşul gerçekleşirse mümkün oluyor.
Sınırsız yetkilerle donatılmış Tahkikat Encümeni kuruluyor ve bu kurulun üyesi Bahadır Dülger; “ Biz meclisiz. Biz Temyiz tanımayız, adama Avukat tutturmayız. Hiç bir yere itiraz ettirmeyiz. Tevkif ederiz, hapsederiz” diyor