Bir nehir, doğduktan sonra nasıl ki çeşitli yer şekillerinin ve yerleşim birimlerinin arasından geçerek göl yada denize dökülürse; sohbet de başladıktan sonra bazen benzer bazen de farklı konular arasından süzüle süzüle devam eder. Bu benzeyişten yola çıkılarak geliştirilen yeni bir edebiyat türü “Nehir Söyleşi”. İş Bankası Kültür Yayınlarının bu türü bir “kategori başlığı” olarak düzenlemesi sonrasında giderek daha fazla sayıda eserle karşılaşıyoruz: Yaşayan önemli tarihçilerimizden İlber Ortaylı'nın hayatından kesitler taşıyan “Zaman Kaybolmaz” bir nehir söyleşi kitabı.
Yüzlerce sayfalık cüsseli bir eser olmakla birlikte kitabın beklenen görevi yerine getiremediğini görüyoruz. Nedir bu görev: İsmi ister “otobiyografi” ister “biyografi” isterse “nehir söyleşi olsun, bu tür eserlerde; tarihe ya da bir ülkeye mal olmuş insanları tüm yönleri ile tanımak ve bilgilenmek isteriz. Oysa sayfalar ilerledikçe, kitap öznesinin söyleşi sahibine “özel hayat” konusunda kısıtlamalar getirdiğini, söyleşiyi gerçekleştirenin de buna dair soruları sorma hususunda ürkek-korkak olduğunu anlıyoruz.
Kitap İlber Ortaylı'nın akademik kariyerinin kronolojisinden ibaret. Araya serpiştirilen yurt içi-yurt dışı seyahatlere ilişkin bilgiler de kitabı renklendirmekten çok uzak. Her şeye karşın; bu önemli tarihçi ile yapılan söyleşinin içinde güzel “saptamalar” da yok değil. Bu saptamaları 627 sayfalık kitabın içinden cımbızla çekip alacak zamanı olanlara önerilir.