Hayatla bu denli baş edemediğim zamanlar hiç olmamıştı. Elimde olmayıp da baş edemediğim zamanlar gibi değil. Baş etmek istemiyorum artık. Hakikaten dibe vurdum. Ama üzülemeyecek kadar yerli yerindeyim.
Bir kuyunun içine yuvarlanmışlar sanki birlikte. Dipte kalmışlar ikisi bi başlarına. Sanki ne kadar bağırsalar seslerini duyan yok. Ne kadar isteseler çıkamıyorlar yukarı. Öyle bi halleri vardı.
Korku öyle bir şey. Bir kere nüfuz etmişse ruhuna, en umulmadık anlarda pençelerini geçiriverir yine. Korkunun lekeleri hiç çıkmaz, yalnızca büyür de büyür kendi kendine.
İncelemeye başlamadan ufak spoiler vereceğimi bildirip incelemeye öyle başlamak istiyorum.
Elimde kitabın 1. Baskısı 1997 İstanbul. Doğduğum yıl piyasaya sürülmüş bu kitapta Perihan Mağden'in hayat ve dönemin önemli kişi ve olayları hakkında görüş ve düşüncelerini açık seçik bir şekilde bize sunuşunu okurken Ahu Tuğba, Ajda Pekkan, Gönül Yazar, Tarkan'a ve Türk toplumu ve aile kavramına kadar çeşit çeşit konu ve insana değindiğini söylemek lazım. Ama benim bu kitabı okurken çok etkilendiğim hatta sarsıldığım yerler oldu. Dönemin önemli olayları içinde en fazla canımı sıkan JonBenét Ramsey cinayeti diyebilirim. Podyumun minik kraliçesi ölü olarak kendi evinin bodrumunda bulunur. Tecavüze uğramış ama işin daha da çirkin boyutu bu olayda tacizcisine karşı bile koymamıştır. Buradan onun daha önce de tacize maruz kaldığı sonucu çıkar. Ne kadar canice bir nokta bu. Eskilerin eskiden hayat daha güzeldi böyle şeyleri hiç duymazdık tezi de böylelikle yıkılır. Kötülük ve kötüler hep vardı, bir yerlerde daha doğrusu bizim göremediğimiz ve duymayacağımız yerlerdeydi. Biz onu görmedik duymadık diye olmadı varsaydık sadece. Perihan Mağden'de benim gibi çok üzülmüş olsa gerek ki bu olayı kitabın en sonuna saklamış. İyi de yapmış insan minicik bir meleğin başına gelen bu kötülükleri okuyunca enerjisinin kalmadığını adeta tükendiğini hissediyor. Kitabı insanlarla sohbet ederken yine insanları hayatın gerçekleriyle yüzleştirdiği ve Pazartesi Dergisinde bu yazıları kimsenin eleştirisinden vs. çekinmeden dilediğince yazdığı için kıymetli buluyorum. Okumanızı önerip hepinize keyifli okumalar diliyorum.
' Bu boktan ağ tuzak yumak; bu giderek dolanan, içinden çıkılmazlaşan hal işte Ramazan’ ın Ali hali. “Lanet olsun,” diyor Ramazan. “Ne senle oluyo ne de sensiz oluyo be Ali! '