Burası da Yassıada gibi tarihin hafızasından silinmeyecek artık!
Kadere bağlı oluş yalnız, insanların nasibi değil. Eşyaların da, toprakların da kendilerine göre kaderleri var. İmralı, Türkiye'de suçlarının kefaretini ödeyen insanların cemiyete dönmeden önce uğradıkları son ceza merhalesidir.
Adnan Bey'i, yaşadığımız son elli yılın başka siyasetçileriyle karşılaştırdığımız zaman, onun bu kin tutmazlığıyla, mesela İnönü'nün,
rakiplerini sefalete ve sehpaya kadar kovalayan kini kafamda kocaman bir soru işareti çizer
Bulunduğu toplantılarda da yine fırsatını arayarak bir kaç arkadaşı ile bir köşeye çekilir, orada kısa bir süre kaldıktan sonra kimseye gözükmeden çıkıp giderdi.
Anadolu köylüsü de böyle değil midir? Yüzlerce yıl sürmüş istibdat yönetimi, şehirlinin kendisine gösterdiği sert yüz, okumuşun tepeden bakışı, bu köylüyü de çekingen, utangaç, yabancılardan kaçar yapmamış mıydı?
"Annemin tecrübeleri çoktu. "Bir kadın erkeğin üstüne düşmemeli, buhran geçinceye kadar beklemeli, nasıl olsa döner, sana gelir, diyor" ve ilave ediyordu: "Fakat sinirlerin gergin olduğu zamanlarda yapacağın her hareketin kocanı teskin etmez, aksine fena kararlara götürür sabırlı ol kızım!"
"Babamın bu ak yüzlü, güzel, şiirleri, sesi ve evinin aydınlığı çocukluk hatıralarımın bir köşesine dolduran arkadaşını bir daha görmedim."
(Mehmet Emin Yurdakul için..)
"Siyasi hayat dünyanın her yerinde zor, dünyanın her yerinde ateşten gömlektir! Hele Doğu'da. Siyaset denilen azgın koşu atının üstünde her babayiğit duramaz. Sıhhaten ahlâka insanı durmadan yiyen bu hayatın içinde muvazeneyi bulamayanlar en muvaffak olduklarını sandıkları gün düşmenin tam eşiğindedirler. Şimdi babamın Atatürk'le bir konuşmasını hatırlıyorum. Büyük nutkunu söylediği günlerin birinde Meclis koridorunda babama "nasıl buluyorsun? " diye soruyor. Babam: "Paşam, her cihetten çok ibret verici! Mücadelenin ne korkunç safhaları olduğu şimdi anlaşılıyor. Hele, çok dikkat çeken bir nokta var. En büyük iltifat ve teveccühle en şiddetli darbeyi yan yana getirebiliyorsunuz! Adamlar kendilerine artık yıkılamaz sandıkları anda düşmeye başlamışlardır bile!
Atatürk kaşlarına çatıyor : "Bunları karıştırma Ahmet Bey!"
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Daha çok, Yavuz Bülent Bâkiler'in tavsiyesi üzerine okudum. Yazarımız Karabağ doğumlu. Yani iki değerli insan da hemşehri.
S. Ağaoğlu, siyasetçi, yazar ve fikir adamıdır. Demokrat Parti'de uzun yıllar bakanlık, millet vekilliği ve başbakan yardımcılığı yaptı. Kitabın ismi mâlum, Babamın Arkadaşları. Haliyle bir iki tümceyle de olsa babasından söz etmeli. Babası Ahmet Ağaoğlu, Türk siyasetine damga vurmuş, liberal ve Türkçü bir siyasetçidir. Türkçülüğün kurucularından olan Ahmet Ağaoğlu, Türk Yurdu ve Türk Ocağı'nın da kurucuları arasındadır.
Gelelim kitabımızın konusuna, yazarımız, kitabın adından da anlaşılacağı üzere, babası Ahmet Ağaoğlu'nun arkadaşlarını anlatıyor. Kimler yok ki.. Ziya Gökalp, Ömer Naci, Tunalı Hilmi, Yusuf Akçura, Ali Çetinkaya, Mehmet Emin Yurdakul, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Halide Edip Adıvar, gibi Türk siyasetinde ve Türk edebiyatında derin izler bırakmış isimler..
Değerli bir hatıra kitabı.
İletişim Yayınları'ndan çıkan kitap, 239 sayfa.
Arkadaşım Menderes kitabından sonra okuduğum 27 Mayıs dönemi ile ilgili ikinci kitabı. İlk kitabın odağı Adnan Menderes'ti. Bu kitapta odak yassı ada süreci. Tüm detaylar tutanak halinde yok tabii ki kitabın hacmi çok çok fazla olurdu öyle olsaydı. Soruşturmalar sırasında ki konuşmalardan, Duruşmalar ve Savunmalardan dilediklerini seçmiş Ağaoğlu. Arkadaşlarından, Divan üyelerinden ve adadaki askerlerden portreler çizmiş. Ağaoğlu olayların içinde olduğu için çok yanlı ama sayesinde koyu bir DP'linin gözünden süreci görmüş oluyoruz.
Arkadaşım Menderes kitabına göre çok bir katkısı oldu diyemem ama en azından DP'lilerin savunmalarından verdiği kesitler sürece bakış açıları ve niyetleri hakkında bir fikir veriyor. Dönem ve konuyla ilgilenenler için önemli bir kaynak.
Menderes'in Dramı kitabında yaptığı atıflardan öğrendim. Anı kitabı. Olayların içinden gelen idam ile yargılanıp müebbet yemiş Samet Ağaoğlu’nun dönem ile ilgili çok çok özet anıları. Bazı bölümleri çok çok genişletilip tekrar yazılabilirmiş diye düşünüyorum. Ağaoğlu olayların çok çok içinde kaldığı için tarafsızlık beklenmemeli. Nitekim Menderes’in bazı konuşmaları bazı olaylar biraz maksatlıca kırpılmış. Bir bölümde “Demokrat Partinin Kuruluş Bünyesi ve Menderes” bölümünde çok sıkıldım biraz DP’nin iç çekişmeleri anlatılmış Menderes hemen hemen hiç yoktu. Türkçe Ezan, Anayasa İhlali, Tahkikat Komisyonu gibi konuları DP’nin açısından okumuş oldum. Bence kitabın son üç bölümü paha biçilemez. Üst Koridor, Hüküm Günü, İmralı yolculuğu. Ben çok beğendim. Konu ile ilgilenen arkadaşların okumasını şiddetle tavsiye ederim.
İsa'nın çarmıhta tekallüs etmiş vücudu önünde bu yarı aydınlık içinde diz çökmüş genç kızlar gördüm ki, gözlerinden derin tevekkülün ifadesini taşıyan yüzlerine yaşlar dökülüyordu.
Sayfa 24 - Yapı Kredi Yayınları, Ocak 2003, İstanbul
Burası iğneden otomobile kadar yapan bir sanayi merkezidir. Burası dün Almanya'nın Fransa'yı gözetleyen, bugün Fransa'nın Almanya'yı tehdit eden gözüdür.
Sayfa 17 - Yapı Kredi Yayınları, Ocak 2003, İstanbul