Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Swami Vivekananda

Swami VivekanandaMaya ve Yanılsama yazarı
Yazar
8.0/10
29 Kişi
102
Okunma
25
Beğeni
4.652
Görüntülenme

Swami Vivekananda Sözleri ve Alıntıları

Swami Vivekananda sözleri ve alıntılarını, Swami Vivekananda kitap alıntılarını, Swami Vivekananda en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"İşinizi yapın, der Vedanta. Önce nasıl çalışacağımızı söyler - vazgeçerek - görünen, yanıltıcı dünyadan vazgeçerek. Bununla ne demek istenir? Tanrının her yerde görülmesi. Böyle çalışmalısınız. İsterseniz yüz yıl yaşamayı arzulayın, tüm dünyevi arzulara sahip olun, yeter ki onları tanrılaştırın, onları cennete dönüştürün. Bu dünyada yardımsever, mutlu ve çalışkan bir hayat yaşamayı arzu edin. Böyle çalışırsanız çıkış yolunu bulursunuz. Başka çaresi yok. İnsan hakikati bilmeden tepe taklak aptalca lükslere daldığı zaman ayağını koyacak yer bulamaz ve hedefine ulaşamaz. Ve insan dünyayı lanetler, ormana gider, tenine eziyet eder, açlıkla kendini azar azar öldürür, kalbini çoraklaştırır, tüm duygularını yok eder ve sert, haşin, kuru biri olup çıkarsa yolunu şaşırmış demektir. Bunlar ifrat ve tefrittir, iki uçta yer alan yanlışlardır. İki taraf da yolunu, hedefini şaşırmıştır."
"Din eskisinden daha geniş bir zeminde incelenmelidir. Dine ilişkin tüm dar, sınırlı ve kavgacı fikirler terk edilmelidir. Dine ilişkin tüm mezhepçiliklerden, kan veya ulus esasına dayalı tüm dinsel görüşlerden vazgeçilmelidir. Her kabile ve ulusun kendi Tanrısının olduğunu ve diğer tüm Tanrıların uydurma olduğunu savunan görüşler geçmişe ait batıl inançlardır. Bu fikirlerin hepsi bırakılmalıdır."
Reklam
Düşünen varlıklar farklılaşır; farklılık düşünmenin ilk işaretidir. Düşünen bir kişiysem, farklı fikirlerin olduğu, düşünen insanların olduğu bir yerde yaşamayı seçmeliyim.
Sayfa 284 - Purnam YayınlarıKitabı okudu
"Sizin için bildik duyusal şeyler belki de en çok zevk veren şeylerdir ama bu benim zevklerimin de aynı olması gerektiği anlamına gelmez. Siz bunda ısrar edebilirsiniz ama o zaman yollarımız sizinkinden ayrılır. Dünyaya düşkün yararcıyla dindar insan arasındaki fark budur."
“Neredeyse her dinde, “Bizler Tanrının razı geldikleriyiz, sizler de ancak bizim inandığımız gibi inanırsanız O’nun rızasına mazhar olabilirsiniz,” düşüncesini görebilirsiniz. Kimi ikiciler o kadar dar görüşlüdürler ki yalnızca kaderlerinde Tanrının gözdesi olmak yazanların kurtuluşa ereceklerine inanırlar; geri kalanlar ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar, kabul edilmezler. Bana bu ayrımcılığı yapmayan bir tane ikici din gösterin. Bu yüzden de ikici dinler, hep yapageldikleri gibi, birbiriyle kavga etmeye mahkumdurlar. Bu ikiciler eğitimsizlerin kendini beğenmişliklerine hitap ederek onların sevgisini kazanırlar. Onlar ayrıcalığa sahip olmaktan hoşlanırlar. İkiciler elinde sopasıyla sizi cezalandırmaya hazır bir Tanrı olmadan ahlaklı olunamayacağını düşünürler. Düşünmeyen kitleler genellikle ikicidirler ve onlar - zavallılar - her ülkede binlerce yıldır eziyet görmektedir; dolayısıyla onların kurtuluştan anladıkları, cezalandırılma korkusundan kurtulmaktır."
"Advaita sisteminin kendine özgü bir diğer yanı da onun başından beri yapıcı olmasıdır. “Kimsenin inancına dokunmayın, cehalet yüzünden kendilerini daha aşağı türden ibadetlere bağlayanları bile,” deme cesaretini göstermek övülesi bir şeydir. Ama o öyle der, kimseyi rahatsız etmeyin, herkesin daha da yükselmesine yardım edin; tüm insanlığı kucaklayın. Bu felsefe bütünün toplamı olan bir Tanrıyı telkin eder. Herkesi kapsayacak evrensel bir din arıyorsak o din parçalardan oluşmakla kalmamalı, daima onların bütününün toplamı olmalı ve dinsel gelişimin tüm derecelerini kapsamalıdır."
Reklam
"Sizin ilerleme dediğiniz şeyin arzuların çoğaltılmasından başka bir şey olmadığını görüyorum. Bana göre açık olan bir şey varsa o da arzuların mutsuzluktan başka bir şey getirmediğidir. "
Tanrı her şeydedir, O’nu başka nerede arayalım ki?
Ateistler
Onların sözlerinin, “Siz hepiniz güneşin varlığına inanan ahmaklarsınız,” diye bağıran körünkinden farkı yoktur.
Bilgide çelişki var. İnsana kendisi her şeyi bilebilirmiş gibi geliyor, yeter ki öğrenmek istesin; fakat daha birkaç adım atmadan aşamadığı kalın bir duvar çıkıyor önüne. Tüm işleri bir daire içinde kalıyor ve o dairenin dışına çıkamıyor. Çözüm için gece gündüz kafasını çalıştırıyor fakat bir türlü çözüme ulaşamıyor çünkü aklının ötesine geçemiyor. Yine de içinde bu yolda güçlü bir arzu var. Ama biliyoruz ki ancak arzularımızı denetleyerek iyiliğe ulaşabiliriz.
Reklam
"Düşünün ki ineklerden bir filozof çıkmış ve bu ineğin bir dini varmış. Onun evreni bir inek evreni olur ve sorunu da inekçe çözerdi; bizim Tanrımızı görmesine imkan olmazdı. Düşünün ki kediler filozof olmuş; onlar kedi evreninden başka bir şey görmezler ve evren problemini kedice çözerler, evrenin yöneticisini bir kedi olarak görürlerdi. Aynı şekilde bizim kavrayışımız da evreni tümüyle kuşatmaz. İnsanın benimsemeye teşne olduğu bencil yaklaşımı kabul etmek büyük bir hata olur. Dışsal çabalarla evren sorununun bu şekilde çözümü öncelikle evreni kendi özel evrenimiz olarak görmemizle sonuçlanır; bu bizim kendi Hakikat görüşümüz olur. O Hakikati biz duyularımızla göremeyiz; O’nu kavrayamayız. Biz evreni ancak beş duyunun bakış açısıyla biliriz. Düşünün ki başka bir duyumuz daha oldu, bu durumda bütün evren bize başka görünürdü."
“Düşünün ki bir odada masanın üstünde bir torba altın duruyor ve aynı odada bir de bebek var. Bir hırsız geliyor ve altını çalıyor. Bebek hırsızlığı bilirmi? İçimizde ne varsa dışımızda da onu görürüz. Bebeğin içinde hırsız yok, dışarıda da hırsız görmüyor. Tüm bilgilerde de bu böyledir. Dünyanın kötülüklerinden ve onca günahından söz etmeyin. Ama kötülük görmeye mahkum olduğunuz için ağlayın. Her yerde günahkarlık görmeye mahkum olduğunuz için ağlayın ama dünyaya yardım etmek istiyorsanız onu suçlamayın. Onu daha da zayıf düşürmeyin. Çünkü günah, mutsuzluk ve bütün bunlar zayıflığın sonucundan başka nedir ki? Böyle öğretiler dünyayı her geçen gün daha da zayıflatıyor. İnsana bebekliğinden itibaren zayıf olduğu, zayıf ve günahkar olduğu öğretiliyor. Onlara hepsinin ölümsüzlüğün görkemli çocukları olduklarını öğretin, görünüşte en zayıf olanlarına bile. Bırakın küçüklüklerinden itibaren beyinlerine olumlu, güçlü, yardımı dokunan düşünceler girsin.”
Dinlerin çoğu insanların falanca peygamberin söylediklerine inanmasını istiyor diye dine güleceksek zamanelere daha çok gülmemiz gerekir. Modern zamanlarda Musa’dan, Buda’dan veya İsa’dan sözler aktaranlara gülüyorlar; ama aynı kişi bir Huxley’nin, bir Tyndall’ın veya bir Darwin’in adını verecek olsa onun sözü çiğ çiğ yutulur. “Bunu Huxley demiştir,” dediniz mi akan sular durur. Gerçekten de hurafelerden kurtulmuşuz! Öbürkü dinsel hurafe, beriki bilimsel; yalnız şu unutulmasın ki hayat veren manevi fikirler o hurafelerle gelmiştir; modern hurafelerse şehvet ve açgözlülük getirmiştir. O hurafeler Tanrıya tapmaya çağırıyordu; bu hurafeyse iğrenç saçmalıklara, üne ve güce tapmaya. Aradaki fark bu.
Niçevari
Din ancak kendi ruhlarımızda fiili anlayışla başlar. Dinin şafağı budur; ve ancak o zaman bizler ahlaklı olabiliriz. Şu anda biz hayvanlardan daha ahlaklı değiliz. Bizi tutan toplumun kamçısından başka bir şey değil. Toplum bugün, “Hırsızlığı artık cezalandırmayacağım,” dese hepimiz başkalarının mülküne saldırırız. Bizi ahlaklı yapan polis. Bizi ahlaklı yapan toplumun kanaatleri, yoksa hayvanlardan bir farkımız yok. Kalplerimizin derinliklerinde bunun ne kadar gerçek olduğunu biliyoruz. O yüzden ikiyüzlülük yapmayalım. Dindar olmadığımızı ve başkalarını aşağılamaya hakkımız olmadığını itiraf edelim. Hepimiz kardeşiz; bizler ancak dini kavradığımızda hakiki anlamda ahlaklı olabiliriz.
"Kelimelerin ağı büyük bir ormandır; aklın merakla dolaşmasının nedenidir." "Kelimelerle oynamanın çeşitli yöntemleri, güzel dilde konuşmanın çeşitli yöntemleri, metinlerdeki ifadeleri açıklamanın çeşitli yöntemleri, sadece bilgili olanın tartışması ve zevki içindir, ama ruhsal algılamanın gelişmesine vesile olmaz." Bu tip yöntemleri dini başkalarına vaaz etmede kullananlar, tüm dünya onları büyük âlimler olarak övsün diye, sadece öğrendikleriyle başkalarına gösteriş yapma arzusundadır. Dünyadaki büyük öğretmenlerin hiçbirinin, metinlerin bu çeşitli açıklamalarına girmediklerini görürsünüz, bu kişiler 'metin-işkencesine' kalkışmaz, kelimelerin ve köklerinin anlamları üzerine ebedi oyunlar oynamaz. Öğretecek bir şeyi olmayanlar, bazen bir kelimeyi alıp onun kaynağı, onu ilk kullanan kişi ve o kişinin ne yemeği alışık olduğu, ne kadar uyuduğu ve benzeri konular hakkında üç cilt kitap yazarken, bu büyük öğretmenler, yine de soylu bir şekilde öğretir.
Sayfa 51 - Purnam YayınlarıKitabı okudu
422 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.