Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Adam Sharr

Adam SharrHeidegger’in Kulübesi yazarı
Yazar
7.1/10
16 Kişi
59
Okunma
0
Beğeni
905
Görüntülenme

Adam Sharr Gönderileri

Adam Sharr kitaplarını, Adam Sharr sözleri ve alıntılarını, Adam Sharr yazarlarını, Adam Sharr yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu mimarlık modeline göre, binalar, yapımlarında ve zaman içindeki dönüşümlerinde zihnin yerle ilgili verdiği uğraşların anılarıyla yüklüdür. Her yapı birbirini izleyen iskân katmanlarından izler taşır.
Heidegger hayal gücünün yerleri tanımlamaktaki rolünü şöyle izah eder: "Uzak şeyleri sadece zihnimizde canlandırmıyoruz [...] ki yalnızca uzak şeylerin zihinsel temsilleri şeylerin yerine geçenler olarak zihnimizden ve kafamızdan geçsin. Hepimiz şimdi burada olduğumuz yerden Heidelberg’deki eski köprüyü düşünürsek, o mahale yönelik bu düşünme salt burada bulunan kişilerin içindeki bir deneyim olmaz, aksine o köprüyü düşünmemizin doğasına ait olur ki, kendi içinde düşünme o [yere] uzaklığın içinden geçer, sürüp gider [...]. Tam buradan o köprüye ve onun yer açtığı [şeye], her gün onu üzerinden kayıtsızca geçip gidilen bir köprü olarak kullanan birinden çok daha yakın olabiliriz. [... ] Konferans salonunun kapısına doğru giderken zaten oradayım ve orada olacak şekilde olmasaydım zaten ona hiç gidemezdim. Asla bu sarmalanmış beden gibi yalnızca burada değilim; aksine ben oradayım, yani zaten odayı kaplıyorum ve ancak bu şekilde onun içinden geçebiliyorum."
Reklam
Heidegger'e göre, köprünün mevcudiyetinin, varlığının insanların dolaysız deneyimi üzerindeki etkisi ilk bakışta göründüğünden çok daha fazladır. Teknokratik dünya kavrayışında köprü yapımı çok da önemli bir mesele değildir: Yapısal, lojistik ve ekonomik zorluklar içerebilir, ama bunlar nispeten kolayca çözülebilir. Ancak Heidegger için köprü yapımının teknik çözümlerin hepsinden çok daha önemli olan fenomenolojlk bir anlamı vardır. Mesafe matematiksel olarak ölçüldüğünde kıyılar birbirinden çok uzakta değildir. Oysa geçişin günlük hayattaki yansımaları açısından bakıldığında öyledir, insanlar köprü olmadan karşı yakaya geçmek için yürüyerek ya da arabayla çok daha fazla yol katetmek zorunda kalacaktır. İnsanların o noktadan suyun öte yakasına geçmesine İzin vererek, köprü onların günlük hayattaki davranış kalıplarını geri dönülmez bir biçimde değiştirmiştir: Kişiler İşlerini daha kolay görebiliyor, yeni ticari bağlantılar kurulabiliyor, yeni dostlar edinileblllyor ve âşıklar birbirlerine kavuşabiliyordun İnşa nesnesi İle İnşa edilmiş şey arasındaki ayrım burada ortaya çıkar: Köprü öncelikle görsel bir nesne olarak hayran olunası bir şeydir; ne var ki Heideggerci anlamda bir şey olarak köprünün önemi, onun fiziksel varlığının İnsanların günlük hayatındaki koşulları ne şekilde değiştirdiğine bağlıdır.
Heidegger mimarlığı bina tasarımı ve uygulamasına getirilen zorba kurallarla bir tutarak, uygulamacıların başka uygulamacıların yararlanması için geliştirdiği türden mimari fikirleri (ilkeler, yönergeler, politikalar) sorgular. Şöyle der: "[...] bina dikmek ne mimarlık veya mühendislik yapılarına, ne de bu ikisinin basit bir bileşimine dayanarak yeterince anlaşılabilir."
Filozof "kalma" [staying] ve "mesken tutma"dan [dwelling] söz eder.Toprak, gök, tanrısallar ve ölümlüler ona göre dünyaya uyum sağlamak için bize sonsuz fırsatlar sunar. Dördü birlikte her zaman çevremizdedir ve bu şekilde tek bir dayanak noktası oluşturur. Onlarla zaten hep uyum içinde olduğumuzdan, bize kendi niteliklerimizi ve ayırt edici özelliklerimizi değerlendirmek için fırsatlar sunarlar. Benzerlikler ve farklılıklar bu dörtlünün bileşenlerine göre belirginlik kazanır. Heldegger'e göre, kişiler bu sayede dünyadaki konumlarını ve İçinde bulundukları durumları değerlendirme imkânı bulur. Filozofa göre, kişi bu tür değerlendirmeler yaparak kendini evinde hisseder, içinde bulunduğu ortama İntibak eder. Bu intibak duygusu içinde "mesken tutar", ileride ele alınacak olan bu terim Heidegger'in mimarlık üzerine düşünüşünün kilit noktasıdır.
Öyle görünüyor ki, yakınlıkla doğrudan doğruya karşı karşıya gelinemez.Ona daha çok, yakın olana dikkat ederek ulaşmayı başarırız. Bize yakın olanlara şeyler adını veririz. Peki, bir şey nedir? İnsan bugüne değin bir şey olarak şey üzerine, yakınlık üzerine düşündüğünden daha fazla düşünmemiştir.
Reklam
Heidegger'e göre, gündelik yasam gibi binalar da varlığın yetkesinin gölgesi altındadır. Ona göre, bina insanın varoluşunu konumlandırır. Binanın insan varlığının etrafında şekillenip düzenlendiğine, aynı zamanda bu varlığın faaliyetlerini zamanla düzene soktuğuna inanır. En iyi halde, bina sakinleri yapıyı kendi ihtiyaçlarına göre inşa eder ve sonradan iskân etme biçimlerine göre orayı yeniden düzenlerler. Buna karşılık bina da onların yaşamını düzenler. Heidegger'e göre, binanın kendisi de insan varlığının yerini tutar [stand for]. Bir bina yerin ve oturanların özelliklerine göre inşa edilir, içinde bulunduğu fiziksel ve beşeri topoğrafyayla şekillenir. Dahası toprağın meyvelerinden; taş, ağaç ve metallerden yapılır. Heidegger için bina soyut nesnelerden çok onun içinde oturan insanlarla ilgilidir. Nitekim bir binanın biçimi o insanların değer ve inanç sistemini yansıtır. Ayrıca binanın biçimi varlıklara ve yokluklara da işaret eder; bir sakinin orada bulunuşunu [presence] kanıtladığı gibi bulunmayışını da [absence] gösterebilir.
Heidegger özellikle Batı dünyasında gündelik yaşam hallerinin dikkatimizi insan varoluşuna "uygun" önceliklerden başka yönlere çekmeye yaradığı kanısındadır. Ona göre çoğumuz çoğu zaman meselenin özünü kaçırırız. Heidegger insan "varlığı"yla, -hiçbir ana babanın çocuklarına cevabını veremediği- neden burada olduğumuz sorusuyla, ya da Leibniz'in -Heidegger'in sevdiği- ifadesiyle "Neden hiçbir şey yok değildir?" sorusuyla kendinden geçer. Ona göre, insan varoluşu olgusu yaşama uğraşı içinde ihmal edilmemeli, bilakis bütün canlılığı ve çeşitliliğiyle yaşamın esası olarak hep anımsanmalıdır.
Filozofa göre, inşa insanların kendilerine dünyada yer biçme çabasını zamanla fiziksel bir yapıya kavuşturur. Aslında binalar İnsanların uğraş verdiği şeylerin İzlerini maddi dünyada hem küçük hem de büyük ölçekte kaydederek her yapı ustası ve bina sakininin özgün karakterini yansıtır. Böylelikle mimarlık insanları dünyanın merkezine yerleştirmeye yardım edebilir. Kişilere kendilerini keşfe çıkacakları yerler sunabilir. Heidegger mimarlığın geçmişte bu minvalde anlaşıldığını, ancak teknolojinin dur durak bilmez yükselişinin bu anlayışın üstünü örttüğünü fark etmiştir.
180 syf.
8/10 puan verdi
youtu.be/EyjeuL2coOM Okuduklarım Var! Almanya'nın sınırındaki bir kulübeye konuk oluyor. Bu kulübe ki nice fikri nice kitabı çıkarmış bağrından. Martin Heidegger'in, kendini şehirden soyutlayıp doğayla bütün olduğu mekana davetlisiniz.
Heidegger’in Kulübesi
Heidegger’in KulübesiAdam Sharr · Dergah Yayınları · 201632 okunma
Reklam
Kulübeye gidiyorum ve dağların sert havasını alacağım için seviniyorum -burada aşağıdaki yumuşak, hafif hava insanı zamanla mahvediyor. Sekiz gün odun işleri sonra tekrar yazı yazmak... Gece oldu bile - yükseklerde fırtınalar esiyor, kulübede tahtalar çatırdıyor, burada yaşam, bütün saflığı, yalınlığı ve büyüklüğüyle ruhun önüne seriliyor... Bazen insanın aşağıda o acayip rolleri oynayabilmesini anlayamı yorum.
Görünen o ki felsefeye yönlendiren öğeler; güneşin doğuşunda ve batışında, fırtınalarda ve kar yağmasında, kulübenin rüzgâr fırıldağının çıkardığı seste, bulutların arasından gelen güneş ışığında ve bölgedeki hayvanlar ile bitkilerin ayrıntılarında bulunuyordu.
Şehirliler çoğu zaman, dağların arasındaki köylülerin uzun, tekdüze, yalnız olma durumuna hayret ederler. Oysa bu yalnız olma değil, tek başınalıktır. Gerçi insan büyük şehirlerde de neredeyse başka hiçbir yerde olamayacak kadar kolaylıkla yalnızlığa düşebilir. Ancak insan orada asla tek başına olamaz. Çünkü tek başınalık bizi tecrit eden değil, aksine bütün varoluşumuzun, bütün şeylerin özünün geniş yakınlığının içine doğru açılmasını sağlayan kendine özgü güçtür."
...buradaki kır manzarasının, "şehirde ikamet eden”lerin hayranlık duyacağı, resimsel bir güzellik olmadığı konusunda ısrarlıydı.
Kulübeyi Ziyaret Edenler ve Anlattıkları
"...kesinlikle gözlerinde belli bir kaybolmuşluk var; bu, aklın şüphe duymasının en titiz tecrübelerinden sonra şüphenin diğer tarafına ulaşmış olan ve kimseyle paylaşmadığı kesinlikler ile yaşayan birisine ait bir kaybolmuşluktur."
119 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.