Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Aytaç Özkan

Aytaç ÖzkanFatih Sultan Mehmed - Büyük Kartal yazarı
Yazar
7.8/10
7 Kişi
31
Okunma
0
Beğeni
876
Görüntülenme

Aytaç Özkan Gönderileri

Aytaç Özkan kitaplarını, Aytaç Özkan sözleri ve alıntılarını, Aytaç Özkan yazarlarını, Aytaç Özkan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
II. Murad, Mekke fakirleri için de vakıflar tesis etmiştir. Tüm ömrünü gaza meydanlarında geçirdiği halde, imar işlerine de chemmiyet verip birçok eser yaptırdığı için halk arasında "Ebu'l Hayrat olarak anılmıştır.
Osman Gazi’nin manevi destekleyicisi, hukuki ve sosyal hayatın örgütleyicisi ise ahiler ve fakihlerdi. Ele geçirilen bir bölgenin nasıl örgütleneceği ve şer’i hususlar fakihlerden sorulmaktaydı. Fakihler İslam hukukunu, Sünnî akaidini ve İslam kurumlarını bilen kişiler olarak rehber vazifesi görüyor, şehir ve köylerde de imamet hizmeti görüyorlardı.
Reklam
Edirne ile Filibe’nin fethinden ve Türklerin Balkanlarda ilerlemesinden rahatsız olan Balkan devletleri, Macarların komutasında Bulgar, Sırp, Eflak ve Bosnalı askerlerden oluşan ilk Haçlı ordusuyla Osmanlılar üzerine saldırdılar. Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin Paşa’nın gönderdiği Osmanlı öncü kuvvetleri, Hacı İlbey’in organize ettiği ani bir baskın ile Sırpsındığı Savaşı’nda (1364) Haçlılara ilk bozgununu yaşattı. Kaçmaya çabalayan Haçlı askerlerinin çoğu Meriç Nehri’nde boğuldu. Fetih hareketlerine hız kazandırmak isteyen Osmanlılar, başkenti Bursa’dan Edirne’ye naklettiler. Ayrıca Balkan coğrafyasını İslamlaştırmak ve bölgede kalıcı olmak gayesiyle, Anadolu’dan getirdikleri Türkmenleri Balkanlarda fethedilen bölgelere iskân etmeye başladılar. Çirmen Zaferi’nden (1371) sonra ise Bulgar ve Sırp kralları Osmanlılara vergi vermeye razı oldular. Türklerin bu ani ve hızlı ilerleyişini durdurarak Balkanlardan atmak gayesiyle oluşturulan yeni bir Haçlı ordusu Kosova Ovası’nda perişan edilirken, savaştan sonra harp meydanını gezen Murad Hüdavendigar, yaralı bir Sırp askeri tarafından hançerlenerek hayatını kaybettiği için (1389), savaş meydanında şehit olan ilk Osmanlı hükümdarı olarak tarihe geçti. “Gazi Hüdâvendigâr ” unvanını taşıyan I. Murad döneminde, Rumeli Türklerin ikinci vatanı hâline gelmiş, Anadolu’da üstünlük sağlanmış ve böylece Devlet-i Aliyye’nin ilk taslağı ortaya çıkmıştır.
Selçuklu Türklerinin Anadolu’yu İslamlaştırıp vatan toprağı yaptıkları gibi, Osmanlılar da Balkanları İslamlaştırmayı ve yurt haline getirmeyi amaçlıyorlardı. Yıldırım Bayezid, Balkanlardaki fetihlerine devam ederken Anadolu’daki Türkmen beyliklerini de topraklarına katarak, hâkimiyet alanını Fırat Nehri’ne kadar genişletmiş ve bölgedeki en önemli
Osmanlıların Belgrad önündeki mağlubiyetlerinin ardından karşı saldırıya geçen Macar kralı Ladislas ve Erdel voyvodası Jan Hunyad, Türkleri Semendire’den atmış, meşhur akıncı komutanlarından Mezid Bey’i de pusuya düşürmüştür. Bizans’ın kışkırtmalarıyla tertiplenen; Macar kralı, Sırp despotu ve Eflak prensinin katıldığı Haçlı ordusu, Tuna’yı aşıp Osmanlı topraklarına girmiş ve 1443’te Osmanlı öncü birliklerini Niş Ovası’nda yenmiştir. Haçlı ordusunu II. Murad da durduramamış, işin kötüsü bu arada Osmanlı ordusundan ayrılan Arnavutluk beyi İskender de isyan etmiştir.
Cihat yolunda ayağımız daima üzengide ve gayretimiz gaza yollarında oldu. Din yolunda dün ü gün var gücümüzü harcadık. Bir süre için hükümetten el çekip bir kenarda sessiz ve yalnız olmak, Yaradan’ın zikri ile bulunmak gönlümden geçer.
Reklam
Uslanma Bilmez Karamanoğlu II. Mehmed’e karşı ilk hareket Karamanoğullarından geldi. Padişah değişikliğini fırsat bilen Karamanlılar Osmanlı topraklarını işgale başlayıp Aydın, Menteşe ve Germiyan hanedanlarına mensup beyleri eski topraklarına göndererek Batı Anadolu’da isyanlar çıkarmaya teşebbüs edince, Karaman ülkesine sefer kararı alındı.
Kuşatma Hazırlıkları ve Bizans’ın Son Çırpınışları Karamanoğlu problemini çözüme kavuşturarak Edirne’ye hareket eden genç padişah, Çanakkale Boğazı’nın Frenk gemileri tarafından tutulması sebebiyle, Kocaeli üzerinden İstanbul Boğazı’na geldi. Boğazı geçerken Çandarlı Halil Paşa’ya “Lala buraya bir hisar gerektir!” diyerek, Yıldırım Bayezid’in
Sultan Mehmed 1452 yazında, Edirne’de kuşatma hazırlıkları ile meşgulken; devlet erkânı, ulema ve komutanlarla yaptığı, Konstantinopolis kuşatmasının konu edildiği toplantıda: “…Konstantiniyye fethedilmedikçe, Bizans’ın fesadı ve bize karşı çıkaracağı tehlikeler devam edecektir. Zira memleketlerimi ortadan bölen bu şehir, Rumlar elinde kaldıkça devletimiz emniyette olamayacaktır. Eğer Rumlar şehrin muhafazasını başka kuvvetli askerlere bırakırsa, bu bizim için daha tehlikeli olur. Pederim ve atalarım zamanındaki kuşatmaları hatırlayarak, bunun imkânsız olduğunu sanmayınız. Zira Sultan Bayezid ve pederimin kuşatmaları esnasında şehirde teslim hazırlıkları yapılırken Avrupa’dan Macar ve Ulahların, Asya’dan Timur’un gelmesiyle kurtulmuştur. İtalyanların yardımına gelince, Rumlar ile aralarındaki mezhep mücadelesi şehirde huzur bırakmamıştır. Biz ise para ve silahlarımızla, muharebe makinelerimiz, gemilerimiz ve askerlerimizle düşmana çok üstünüz. Ya şehri kuşatıp hücumla alacağız veya uzun bir muhasara ile düşmanı teslime mecbur edeceğiz. Hiçbir engel bizi yolumuzdan döndüremeyecek ve hiçbir kuvvet satvetimize dayanamayacaktır.” dedi.
Liderliğini Çandarlı Halil Paşa’nın yaptığı muhaliflere göre; İstanbul alınması güç bir şehir olup zapt edilememesi halinde devletin geleceği tehlikeye düşecekti.Ayrıca bu kuşatmanın, Avrupalıları yeni bir Haçlı seferi için harekete geçirme ihtimali de vardı. Zira Konstantinopolis, Hıristiyan Avrupa için siyasi ve ekonomik açılardan olduğu gibi
Reklam
Katolik dünyasının desteğini alarak Osmanlılara karşı Avrupa devletlerini harekete geçirmek isteyen imparator; 12 Ocak 1452’de papa ile Ortodoks ve Katolik kiliselerinin birleşmesi konusunda anlaştı. Çünkü yalnızca Bizans ordusunun şehri müdafaaya güç yetiremeyeceğinin farkındaydı. Kardinal Isidoros, 12 Eylül 1452’de Konstantinopolis’e gelerek Ayasofya’da Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birleştiğini ilan etti ve Roma usulünde ayin yaptı. Fakat ayin esnasında halk hipodromda toplanarak töreni protesto etti. Ortodoks halk buna şiddetle karşı çıktı ve Ayasofya’ya gitmez oldu. Bu olaydan sonra, Ayasofya neredeyse tamamen metruk hale geldi. 1204 yılındaki Latin istilasında Konstantinopolis’in nasıl yağmalandığı ve halkın Latinler tarafından nasıl tahkir edildiği, hafızalardaki canlılığını hala koruyordu. Bizans, Türklere teslim olmak istemediği kadar, ruhlarını Katolik Roma’ya satmak ve dinlerinden vazgeçmek de istemiyordu. Şehirdeki huzursuzluk son raddeye varmıştı. Kiliselerin birleşmesine tepki gösteren Grandük Lukas Notaras; “Konstantinopolis’te kardinal şapkası görmek yerine Müslüman sarığı görmek evladır.” derken, halkın duygularına tercüman oluyordu. İmparator, şehir halkı üzerindeki nüfuzunu büyük ölçüde yitirmişti.
Şehirde yapılan toplantıda bu duruma bir önlem olarak Haliç’teki Osmanlı gemilerinin yakılmasına karar verildi. 24 Nisan günü yapılması planlanan operasyon Galata Cenevizlilerinin teklifiyle dört gün ertelenince, padişah bu baskın teşebbüsünden haberdar oldu ve gerekli tüm tedbirler alındı. 28 Nisan’da Venedikli gemicilerin teşebbüs ettikleri
17 Nisan’da Türkler yeni savaş makinelerini harekete geçirdiler. Yürüyen kuleler surların önüne yanaşarak su dolu hendekleri doldurmaya başladılar. Genel hücum için hazırlanan askerler, ilk denemeyi 18 Nisan gecesi yaptı. Gece yarısından sonra başlayan saldırı sabahın ilk ışıklarına kadar sürdü. Gecenin karanlığından yararlanan Türkler, surların dibine kadar yaklaştıktan sonra büyük bir velveleyle ve davul sesleri eşliğinde hücuma kalkmışlardı. Bu ürpertici sesler şehir ahalisi tarafından da işitiliyordu. Askerler attıkları ipler ve merdivenler yardımıyla surlara tırmanmaya çalışıyorlar, surların üzerindeki savunmacılarsa mevzilerini ölesiye savunuyorlardı. Osmanlı askerleri çengelli mızraklar ve ucu çengelli halatlarla Bizans askerlerinin oluşturdukları savunma barikatlarını aşağıya çekmeye çalışıyorlardı. Amaçları onları koruyan siperleri bozmaktı. Bizans birlikleri top ve tüfek ateşleriyle ve ok yağmuruyla baskı altına alınırken, kalkanlarla kendini koruyan Osmanlı askerleri, dayadıkları merdivenlerden surlara tırmanmaya çalışıyorlardı. Ancak surlardan dökülen kaynar yağ ve sular, yukarıdan yuvarlanan taşlar buna imkân vermiyordu. Ateşlenen toplar ve çakmaklı tüfeklerin dumanı görmeyi ve hareket etmeyi oldukça zorlaştırıyordu. Sonunda geri çekilme emrini alan askerler surlardan yavaş yavaş uzaklaştılar. Bu ilk genel hücumun savuşturulmasında özellikle Guistiniani ve emrindeki askerler etkili olmuşlardı. Taarruzdan netice alınamayınca surların daha yoğun ateş altına alarak, iyice yıpratılmasına karar verildi.
Aradan üç saat geçmesine rağmen Osmanlı denizcileri olumlu bir netice alamamışlardı. Bir ara savaşın Türkler aleyhine dönmesi üzerine, bir taş atımı mesafeden denizdeki bu savaşı izleyen padişah, âdeta gemilere ulaşmak ve “üstünlüğü Cenevizlilerin elinden almak istercesine”, atını denize sürerek çarpışmaya müdahale etmek istemiş; donanma komutanı Süleyman Bey’e ve diğer kaptanlara emirler yağdırmış ise de sonucu değiştirememişti. Osmanlı donanması, düşman gemilerinin yüksek bordalı olmaları ve aniden başlayan rüzgârın yelkenlerini şişirmesiyle hızla limana doğru sürüklenen Ceneviz gemilerini durduramadı. Haliç’in ağzındaki zincir Bizanslılarca açıldı ve yardım gemileri içeriye girer girmez hızlıca yeniden gerildi.
Unlu Alman tarihci Franz Babinger, Venedik arsivlerine dayanarak, daha evvel on dort kez suikasta maruz kalan Fatih Sultan Mehmed' in on besinci tesebbuste zehirlenerek öldürüldügü kanaatindedir...
Sayfa 165 - Hazine YayinlariKitabı okudu
147 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.