Kitabın az okunması ve biraz da tasarımın önyargısına vararak okuyup okumama arasında ikilemde kaldım fakat son zamanlarda benim de koşu sporuna ilgimden dolayı okuma güdüsü daha ağır geldi. Fakat beklediğimin dışında bu kitap klasik başarı öyküsü anlatan otobiyografiler dışında ülke hangi dönemde nasıl bir ortamdan geçtiğini ve algılardan oluştuğunu, bir insanın başarmak için dışarıdan bir motivasyona ihtiyacı olmadığını, gerçekten isteyip de başaramadığı, yapacaklarının bir sınırı olmadığını anlatıyor. Bakiye Duranın tanınmaması birçok insan için büyük eksiklik olduğunu düşünüyorum. İncelemenin sonunu bir alıntıyla bitirmek istiyorum.
"Sürekli insanları gözlemlerim. Boş kalmaktan sıkılan, yapacak bir şeyi olmadığı için kapı önlerinde, sokak aralarında, komşuların evlerinde ömürlerini geçiren bir sürü insan var. İş bulma ve çalışma olanağı bulduğu halde bunu değerlendirmeyenler, yaptığı işi el ucuyla tutanlar, anlamını hiçbir zaman bulamadığım "rahat iş" diye bir kavramın peşinden bir ömür koşanlar... Bir hayat bu kadar ucuz, bu kadar değersiz olabilir mi? Benim zamanım her zaman çok değerli oldu.
Tanrının bana biçtiği yaşam denen süreyi
son saniyesine kadar kullanmalıyım. Hayatta
hiçbir şey öğrenmeyen, hiçbir becerisi
olmayan kişiler de hayatta kalmayı, ömür
geçirmeyi başarıyor. Boş, amaçsız yaşamak
için eğitim almak da gerekmiyor..."