Cahide Birgül (Sesveren) 9 Nisan 1956'da Ankara'da doğdu. İlk ve ortaöğreniminden sonra A.D.M.M.A. Mimarlık bölümünü bitirdi. On beş yıl süreyle Ankara'da bir devlet kuruluşunda çalıştı. Bu sırada yazdığı Radyo Oyunları ve Arkası Yarın'lar TRT Ankara Radyosu'nda yayınlandı. 1993 yılı ilkbaharında İstanbul'a taşındı. "Fotoğraflar", "Düşlerin İçinden" ve "Biblolar" adlı tiyatro oyunlarını yazdı. Deneme türü bazı yazıları Pazartesi dergisinde yayımlandı. Geceye Uyananlar adlı bir romanı bulunmaktadır (2000).
Arkadaşlar herkese merhaba. Kendime göre uzun bir okuma listesi oluşturdum. Daha önce okuyan varsa ya da fikri olan kitaplar ile ilgili buyurun sohbet edelim. Buradaki dostların da kitapları var. Her ay kendime belirli bir miktar bütçe ayırdım almak için. Fikirlerinizi bekliyorum.
1)
Gölgeler Çekildiğinde
CAHİDE BİRGÜL "GÖLGELER ÇEKİLDİĞİNDE"
Cahide Birgül adını tavsiye ile öğrendim. Okurken mest oldum. Yazarın diline, üslubuna hayran kaldım. Nasıl daha önce duymadım diye hayıflanırken yazarın 2009'da öldüğünü öğrendim. Onu yad etmek için ve benim gibi belki de ilk kez Cahide Birgül adını duyanlar için okuduğum kitabı tanıtmaya karar verdim.
Kutsal aileyi aşındıran, sarsıcı, insanın içini acıtan bir roman olduğunu söylemeliyim başta. Acıttıkça kendini açan, sevdiren, insana ruhun içinde iz sürdüren; gösteren bir kitap.
"Cama yansıyan hayalinden başkasını göremeyen" bir kadının yalnızlığını öyle sarsıcı bir dille anlatmıştı ki...
Öğretmen bir annenin kızı olarak yetişen Esin'in annesine benzemeye başlayan tutumlarıyla ve nasıl bir öğretmen olduğu gerçeğiyle başlayıp kuzeni Deniz'in onlarda yaşamaya başlamasıyla devam eden bu sarsıcı kurguyu, duyguların okuyucuya nasıl geçtiğini beğenerek okuyacağınızı düşünüyorum.
Bazı insanların gürültülü varlıkları beni öfkelendiriyor. Dünya üzerinde sadece kendileri yaşıyormuş gibi dolaşan bu ayaklı araba alarmı görünümlü insanların ağızlarına
90’ları nasıl bilirdiniz dendiğinde aklına “Sulugöz, Spacesgirls, sanalbebek, walkman, blucin” gelenler belki de şanslı olanlarımız. Bir de aklına faili meçhuller, kayıpların fotoğraflarıyla kaplı bir otobüs, işkenceler gelenler var. Burnunda zemin katların rutubet kokusuyla gözlerine kişiliksiz bir gri ve karanlık dolanlar. Cahide Birgül, bu
İnsan ruhunun karanlık dehlizlerinde dolaşan bir roman..
"Ah tutku beni öldürür müsün?" Öldürmeyip süründürdüğü de oluyor ama neyse :)
İsmini çok sevdim. Okumama vesile bile oldu diyebiliriz.
Peki tutku nedir?
Tutku sadıktır. İnsan en çok tutkusuna sadıktır. Tutku öylesine nüfuz eder ki ruha, insan tutku duyduğu o şeye karşı yüksek bir sadakat gösterir. Zorunlu olmayan sadakat hem de. Sadık bir tutku aidiyeti ne muazzam şeydir. Zeynep Merdan 'ın "O sadık tutku" yazısından..
Eser kasvetli ve karanlık bir atmosferin hâkim olduğu Mabeyinoğulları ailesinin etrafında döner. Zengin bir aileden geriye kalan engelli bir genç ve onun teyzesi.. Esrarengiz olayların döndüğü aileye dışarıdan dahil olan kumaş sever(!) üniversite öğrencisi Melih ile gerilimli merak bulmacalarıyla dolu bir eserdi. Kitap güzel başlayıp iyi ilerledi. Merakımı diri tuttu. Ama cevapsız bir çok sorum askıda kaldı. Tatmin olmadım..
Yazarımız Mimarlık fakültesi bitirmiş olmasından kaynaklı mekânları, olay örgüsüne bağlı olarak çok iyi kullanmış. Okurun zihninde hikâyenin/olayların/kişilerin birbirini tamamladığı neredeyse kusursuz bir tablo meydana getiriyor. Kitabın başına da olayın geçtiği meşhur Mabeyinoğulları evinin krokisini çizmiş.
Yazarla tanışma kitabım. Ama diğer iki kitabıyla tanımam daha iyi olacağını söyleyenler oldu. Yazarı okumaya devam edeceğim anlamına geliyor bu da :)
Vesselam..
90'lar Türkiye'sinde geçen hikayenin merkezinde köklü bir aile olan ama art arda ölümlerle geriye yalnızca bir teyze ve yürüyemeyen yeğeninin kaldığı Mabeyinoğulları'nın yaşadığı apartman var. Başkarakterimiz Melih, ailenin sakat oğlunu okula götürüp getirmesi için işe alınıyor ve biz de Mabeyinoğulları'nı sarmalayan gizeme dahil oluyoruz. İyi bir polisiyede olmasını isteyeceğim en önemli şey hikayenin son ana kadar sırlarını saklaması, gerilimin ara sıra azalsa da hiç bitmemesidir. Cahide Birgül bunu neredeyse kusursuz şekilde başarıyor. Neler olduğunu, olacağını yazar açıklayana kadar çözemedim ben.
Karakterlerin kendine özgü hırsları, tutkuları var ve bu doğrultuda hareket ediyorlar. Ama bazı kararları sorgulamadan edemedim, özellikle kitabın sonunda her şeyi nihayete erdirmek için fazla zorlanmış gibi geldi. Kitabın Melih'ten sonra diğer başkarakteri diyebileceğimiz Selim klişe bir karakter olmuş gibi hissettirdi bana. Gerçi kendisinin bölüm başlıklarının çoğu adını Türk filmlerinden alıyor, hatta hikayedeki bazı öğelerin de eski Türk filmlerini hatırlattığı düşünülürse bunun bilinçli bir tercih olduğunu da söyleyebiliriz.
Yazarın okuduğum ilk kitabı Ah Tutku Beni Öldürür Müsün ile harika bir başlangıç yapmış oldum, diğer kitaplarını da mutlaka alıp okuyacağım. Kendisinin genç yaşta hayatını kaybedip yalnızca dört eser kaleme alabilmiş olması edebiyatımız için büyük bir kayıp olmuş.