Acı insanı kendisi olmaktan çıkarıyor.
Acıdan kaçmak değil acıyı dibine kadar yaşamaktı doğru olan.
Müslüman ya da Hristiyan olmak bireylere bir ayrıcalık tanımaz. Önemli olan insanlığa faydalı olmaktır.
Tanışıklığın uzunluğu kişileri daha mı güvenilir kılıyor?
Dinin şiddetle değil, sevgiyle yayılması gerekiyor.
İnsan ne kadar olumsuzluklara karşı çıksa da , ölüm korkusu insanın ağzını bağlar.
İzlemek, engellememek de suç değil miydi?
O, acıdan kaçmak mutlu olmak, huzur bulmak için gelmişti buraya. Oysa acı o kadar tazeydi ki bunun imkânsız olacağını nasıl bilemedim, diye hayıflandı. Çünkü biliyordu açıdan kaçmak değil acıyı dibine kadar yaşamaktı doğru olan.
.
“Acı gerçekten insanı olgunlaştırırmış Martina. Gerçekten öyleymiş, derlerdi de inanmazdım. Sanki yüz yıldır bu acıyla yaşıyorum ve bir yüz yıl daha yaşayacakmış gibi bir hisse kapılıyorum.”
.
Hepimiz farklı yaşamlara çekilmiş, şekillenmiş, törpülenmiştik.Hayat bizi farklı yerlerden bilemişti. Her gün, her saat, her an dönen bir dünya nasıl değişiyorsa biz de öyle değişiyorduk.
Artık budadığı dallar, ağaç dalları değildi; bugüne kadar işlenen cinayetlerin uzuvlarını buduyordu sanki. Yere düşen, her işe yaramaz dal, daha önce gördüğü bir cesedin ya eli ya kolu ya başı veyahut gövdesi oluyordu..