Martıları Seven Adam ‘ı uyku tutmamış, yatağında dönüp duruyordu. Çünkü onu martılardan daha mutlu eden tek bir şey vardı, o da Fransız Teğmenin Kadını Patrice’ydı ve onu düşlerken gözüne uyku girmiyordu. Hava aydınlanırken
“Eksiksiz, hatasız olanı aramadım. Onları saklamayanın peşine düştüm. Onları da sevebileni aradım. O yüzden gittikçe toprağa, bulutlara, suya karıştım. Yazmayı kendimi kazmaya benzediği için sevdim. Boyamaya malzemeye hakim olamadığım için tutuldum. Ne yapsam eksikti.
Eksiklerim bendi. Oyun, eksiği saklamak değil ona sahip çıkmaktı.”
insan bazen en çok istediğinden kaçar.
insan bazen istediğinden utanır.
insan bazen, istemekten utanır.
insan bazen utanmaya en yakın yerinden sever.
ve insan....
çoğu zaman kendinden ve arzularından kaçar.
Bir diğerini anlamaya ve hissetmeye çalışmak kendini anlamaya giden en temel yoldur . Başkasına şefkatle dokunmayan kimse kendisine de rikkatle yaklaşamaz . Bencil olanlar aslında en başta kendilerine hoyrattırlar . Bütünlüğe ulaşma yolunu kesmiş her kişi yalnızlığın içinde tutsaktır .
Basitçe şu: Kıyıda durup ayaklarını sokarak yüzmeyi öğrenemezsin. Öğrenmediğin veya deneyimlemediğin şeyin tadına varamazsın. Tadına varmadığın şeyi özlemezsin. Özleyemezsin bile. Hayat özleyebileceğin bir çok şeyi biriktirme, kaybından korktuğun gözlere bakma ustalığıdır.
“İçinde dolaşmamış sözlerle konuşma. İçine karışmamış görüntüleri sunma. Anlamı yaratacak olan, içinin onlarla kuracağı bağ. Dışına koyduklarınla, içini yeşertmeden kurutma. Kendini bir imgeler bataklığına çevirme. Düşlerinde bile kendinden kaçma..”