“Duygusal olarak sığ, yakın ilişkilerden korkan sahte bir içgörüye sahip, cinselliğin karmaşasına düşkün, yaşlılık ve ölüm korkularıyla dolu yeni narsistler geleceğe olan ilgilerini yitirmişlerdir.”
Duygusal olgunluğumuza, başkalarını arzularımızın yansıması olarak görmediğimizde, bizden bağımsız olduklarını ve kendi arzularına sahip olduklarını fark ettiğimizde kavuşuruz.
Sade, cinsel organlarına indirgenmiş insanların tümüyle anonim ve takas edilebilir hale geldiği, herkesin herkes üzerinde hakkı olduğu bir cinsel ütopya hayal etti. Böylece onun tasarladığı ideal toplum insanların önünde sonunda takas edilebilir nesnelere indirgenebileceğini söyleyen kapitalist ilkeyi yeniden doğruladı. Ayrıca Hobbes'un ataerkilliğinin yıkılmasının ve tüm sosyal ilişkilerin piyasaya tabi kılınmasının, geriye kalan tüm kısıtlamaları ve hafifletici yanılsamaları herkesin herkesle savaşından söküp attığına dair keşfini de bu ideal toplum görüşüne dahil etti ve şaşırtıcı bir sona taşıdı. İlk olarak Sade'ın fark ettiği gibi, sonuçta ortaya çıkan örgütlü anarşi durumunda yaşamın tek uğraşısı haz -ama teca vüz, cinayet ve dizginsiz saldırganlıktan ayırt edilemez bir haz- haline gelir. Aklı sadece hesaba indirgemiş bir toplumda akıl -ne kadar sapkın, delice, suç niteliğinde ya da sadece ahlaksızca olursa olsun- haz arayışına hiçbir sınır koyamaz. Çünkü suçu ya da zulmü kınayacak standartlar dinden, acımadan ya da salt araçsal uygulamaları reddeden türden bir akıldan türemiştir ve meta üretimine dayalı bir toplumda bu modası geçmiş düşünce ya da duygu biçimlerinin hiçbirinin mantıksal bir yeri yoktur. Kadın düşmanlığıyla Sade, mantıksal sonuçlarına ulaşan burjuva aydınlanmanın, bizzat burjuvanın benzeri görülmemiş uçlara taşıdığı duygusal kadınlık ve aile kültünü bile mahkûm ettiğini gördü.
Liberalizmin, çağların karanlığını ortadan kaldırma yeteneğine bir zamanlar güvenip desteklediği bilimler, artık aydınlatdıklarını iddia ettikleri fenomenlere dair tatmin edici açıklamalar sunamıyorlar.
Siyaset bilimcilere seçmen kayıtsızlığı olarak görünen şey, kamuya yalan söylemenin sıradan ve yaygın hale geldiği bir siyasi sisteme ilişkin sağlıklı bir şüpheciliği temsil ediyor olabilir.