Ebu'l Hasan el-Amiri kitaplarını, Ebu'l Hasan el-Amiri sözleri ve alıntılarını, Ebu'l Hasan el-Amiri yazarlarını, Ebu'l Hasan el-Amiri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu öylesine önemli, öylesine temel bir soru ki, geçmişten günümüze uzanan çizgide, Îmam-ı Gazzâlî, Îmam-ı Eş’arî, Îmam-ı Mâtürîdî başta olmak üzere, pek çok âlim tarafından izah edilmeye çalışıldı.
İslam tarihinde ilmî ve fikrî faaliyetleri açısından en parlak dönem kabul edilen Hicrî dördüncü asrın (m. 10. yy.) İslam düşünürleri arasında önemli bir yere sahip olan Âmirî, Kindî ekolüne bağlı bir düşünür olarak temâyüz etmiş ve Şehristânî (548/1153) tarafından "Büyük İslam Filozofları" listesine yerleştirilmiştir.
Âmirî alemin
Allah’ın canlı olma şerefiyle desteklemiş olduğu varlıklar, yaratılışları itibariyle üç sınıfa ayrılmaktadır:
[1] Topraksal canlılar, ki bunlar kendilerine özgü fiillerini ancak içgüdüsüyle (el-ma‘rifetü’t-tabî‘iyye) icra etmektedirler.
[2] Rûhânî canlılar, ki bunlar kendi karakteristik fiillerini yalnızca aklî bilgiye göre ifa etmektedirler.
[3] İnsanî cevher, ki bu ise fiillerini hem tabîî hem de aklî olarak, her ikisiyle birlikte gerçekleştirmektedir.
Sayfa 224 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu
[Allah’a ait] Hâkimiyet de ancak dört sıfatın toplamıyla gerçek olabilir:
Birincisi, O’nun varlığının zorunlu (vâcibü’l-vücûd) olması gerekir. Çünkü O’nun varlığı mümkün (mümkinü’l-vücûd) olsaydı o zaman O, gerçek egemen olmazdı.
İkincisi, O’nun, zâtında tek (vahdâniyyü’z-zât) olması. Çünkü O’na benzeyen bir eşi olsaydı o zaman O, gerçek egemen olmazdı.
Üçüncüsü, O’nun gücünün geçerli (nâfizü’l-kudre) olması. Çünkü O, herhangi bir zayıflıkla güçsüz bırakılsaydı gerçek egemen olmazdı.
Dördüncüsü ise, O’nun kusursuz hikmet sahibi (tâmmü’l-hikmet) olması. Çünkü O, az da olsa bilgisiz olsaydı gerçek egemen olmazdı.
Sayfa 222 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu
Mütahayyile gücü, yanlış inanç için elverişli olabildiği gibi doğru inanç için de elverişli olabilir. Akletme gücü ise yalnızca doğru inanç için elverişli olabilir.
Sayfa 220 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu
Fısk ise zanna dayalı inanç ile birlikte, amelleri Allah rızası için yapmamayı alışkanlık edinmesidir. Fıskın mahalli ise amelî güçlerden olan arzu (müşevvika) gücüdür. O halde mutlak olarak, her muttakî şüphesiz ki aynı zamanda mü’mindir. Bununla birlikte her mü’min mutlak olarak aynı zamanda muttakî değildir.
Sayfa 220 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu
Îman hakikatte kesin (yakînî), doğru (sâdık) bir inançtır ve onun mahalli temyîz [ayrım yapma] güçleri içerisinde olan akletme gücüdür.
Küfür ise hakikatte kesin olmayan (zannî), yanlış (kâzib) bir inançtır; onun mahalli de temyiz güçleri içerisinde olan tahayyul gücüdür. Takvâ ise bir kimsenin, kesin inanç ile birlikte amellerini Allah rızası için yapmayı alışkanlık edinmesidir. Takvânın mahalli de amelî güçlerden olan yönetme (müdebbira) gücüdür.
Sayfa 220 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu