İzmir’i Batı Avrupa'da ünlendiren sadece ticaret de değildi. Onun bir sınır bölgesine benzer havası bir fırsat ve incelik ortamı doğuruyor ve birçok ülkenin hırslarını üzerine çekiyordu. Fransız gezgini Tournefort'un işaret ettiği gibi:
Bu caddedeyken kendimizi Hıristiyan âleminde gibi hissediyoruz; insanlar burada İtalyanca, Fransızca, İngilizce ya da Felemenkçeden başka dil konuşmuyorlar. Birbirlerine saygılarını sunmak isteyen herkes şapkasını çıkarıyor. Ortalıkta Kapuçinler, Cizvitler, Rekoletler görülüyor... Kiliselerde hep birlikte dini şarkılar söylüyorlar; hiçbir sorunla karşılaşmadan ilahiler söylüyorlar, vaaz veriyorlar ve dini hizmet sunuyorlar. Fakat Muhammet dininden olanları pek umursamıyorlar, çünkü meyhaneler gece gündüz, her saat açık.