Egon Friedell

Antik Yunan'ın Kültür Tarihi yazarı
Yazar
8.8/10
12 Kişi
58
Okunma
13
Beğeni
1.783
Görüntülenme

En Eski Egon Friedell Gönderileri

En Eski Egon Friedell kitaplarını, en eski Egon Friedell sözleri ve alıntılarını, en eski Egon Friedell yazarlarını, en eski Egon Friedell yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Doğadan Sanata
Havanın saydamlığı nedeniyle bütün nesneler olduklarından çok daha yakın görünür, dolayısıyla uzaklıklarını ve aralarındaki mesafeyi kestirmek neredeyse imkansızdır. Yunanlılardaki perspektif duygusunun bu kadar az gelişmiş olmasının nedeni belki de budur; nitekim empresyonizm Avrupa'nın nemli bölgelerinde doğmuştur: İngiltere ve Hollanda'da, Kuzey Fransa ve Venedik'te.
Sayfa 28 - DostKitabı okudu
Yunanistan'da nem oranı çok düşük olduğu için çizgiler bizdeki gibi bulanık değildir, sesler birbirine karışmaz, tüm manzaranın üzerine tül perde çekili gibi değildir, aksine her şey kesin hatlara, belirgin kontrastlara ve orada iyice etkileyici bir renk paletine dönüşen güçlü renklere sahiptir. Gök, deniz, dağ zirvelerindeki karlar, kayaların müthiş renklerini tüm çıplaklığıyla ortaya seren ağaçsız tepeler Hellenlerin tapınak ve heykellerini renklendirirler.
Sayfa 27 - DostKitabı okudu
Reklam
Yunanlılarda meyve veren ağaçlar arasında yalnızca zeytin, üzüm ve incir ağaçları ekonomik açıdan büyük bir öneme sahipti. Elma ve armut pek yetişmiyordu. Paris'in elması gerçekte bir nardı; ama bu bile daha çok göz zevkine hitap ediyordu, çünkü nar, sıkça övülen o tadına yalnızca doğu yörelerinde erişir. Erik ile kiraz ıslah edilmemişti; fındık bile çoğunlukla yabaniydi. Hesperid'lerin altın elmaları ayvaydı. Çok tazeyken tadı fena sayılmaz, gerçi Yunanlı ahçılar şarap ve bal ilave ederek ayvadan leziz tatlılar elde etmesini bilmişlerdi.
Sayfa 33 - DostKitabı okudu
Yunanların Sadeliği ya da Fakirliği
Hayli kısır topraklarda yaşayan Hellenler hep sade bir halk olmuşlardır. Boiotialıların adı sefa pezevengine çıkmıştı, çünkü bol miktarda hamur işi ve yılanbalığı yiyorlardı, ne de olsa bereketli topraklara ve Kopais gölüne sahiptiler; oysa Atina'nın orta tabakası bile genelde arpa unuyla ve Phaleron körfezinde tuttukları ufak balıklarla yetiniyordu. Buğday ekmeği Sparta'da yemekten sonra tatlı diye ikram edilir, şarap mekruh sayılırdı; diğer Yunanlılar şarabı suyla karıştırarak içerlerdi. Şarap alırken sorulan tipik soru şuydu: "Üç ölçü su ilavesini kaldırabilir mi?" Fakat bu oranla "kurbağa şarabı" diye alay edilirdi; tıpkı bizde de olduğu gibi, toplantılarda bir başkan seçilir, karışım oranını bu kişi belirlerdi, ki bu oran üçte bir şarabın üzerine pek çıkmazdı. Şarapların o denli güçlü olmasına ve içki aleminin de gece yarılarına kadar sürmesine rağmen kimsenin adamakıllı sarhoş olmaması bundandır herhalde.
Sayfa 39 - DostKitabı okudu
Homeros ve Hesiodos
Yunan tarihinin hemen başlarında, birbirinin zıddı ebedi iki unsur, saf ve güçlü bir niteliğe bürünür: Pathos ile ethos, kahramanca ölüm ile görev yaşamı, şövalye gururu ile halk onuru, silah mutluluğu ile çalışmanın rahmeti, sanat şiiri ile halk şiiri, biçimlendiren nesnellik ile öğretici öznellik, delectare [eğlendirmek, cezbetmek] ve prodesse [yararlı olmak] .
Sayfa 73 - DostKitabı okudu
Lukianos
Çıplaklık kültü ve oğlancılık Homeros'un dünyasına henüz yabancıdır: Çıplaklığından ötürü Odysseus Nausikaa'dan utanır, Akhilleus ile Patraklos arasında ise sade bir dostluk ilişkisi söz konusudur, fakat bu dostluk daha Aiskhylos'ta aşk ilişkisine dönüşmüş, hatta Lukianos bu dostluğa şu notu düşmüştür: "Keza bu birlikteliğin itici gücü şehvetti" - zaten Lukianos'tan başka ne beklenir ki!
Sayfa 70 - DostKitabı okudu
Reklam
96 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.