Emir Şekip Arslan,1869 yılında Lübnan’ın Şuveyfe köyünde doğdu. 1874’te Beyrut’ta Medresetü’l-Hikme'de eğitim gördü. Maruni okuluna girerek burada edebiyata yöneldi. Bunun yanında Arapça, Farsça ve Fransızca dillerini öğrendi. Daha sonra Türkçe’yi de öğrenmesi için Medrese-i Sultaniye’ye gönderildi. Maddi imkansızlıklar nedeniyle üniversiteye gidemedi. 1902 yılına kadar pek çok şiir yazdı. Kahire ve Beyrut’un ünlü gazetelerinde makaleler yayımladı. Jön Türklerin Teşkilat-ı Esasiye Kanunları'nı Osmanlı'ya kabul ettirme çabalarını destek verdi. Bunun yanında Sultan Abdülhamid'in tahtan indirilmesine de büyük üzüntü duydu.
1911'de Libya topraklarını işgal eden İtalyan askerleriyle savaşmaya gitti. Daha sonra buradan ayrılarak Mısır'a gitti. 1912 Nisan ayında Trablusgarp’a giderek burada Enver Paşa'nın dostluğunu kazandı. El-Müeyyed’de yayımladığı makalelerle Batı emperyalizmine karşı duyduğu düşmanlığı ortaya koydu. Osmanlı kuvvetlerinin Trablusgarp’tan çekileceğini öğrendiğinde İstanbul’a giderek, hükümeti Kuzey Afrika’da savaşmaya ikna etmeye çalıştıysa da başarılı olamadı. Yaşamı boyunca Osmanlıcılık fikrini destekleyerek bu konuda çalışmalarda bulundu. Kanal hareketi sırasında Dürziler'den oluşan 120 kişilik bir gönüllü birliği kurarak başına geçti. 1914-1916 yılları arasında Cemal Paşa’nın çevresinde yer aldı.
Yüzlerce Arap soylusunun ve binlerce kişinin Kudüs ve Anadolu’ya sürülmesi, Arap liderlerinin idam edilmesi ve açlığa karşı verilen savaşın kaybedilmesi yüzünden, pek çok suçlamayla karşı karşıya kaldı. 1918 ortalarında Enver Paşa’nın isteğiyle Almanya’ya gitti. İstanbul’a dönerken ordudan kaçan bir grupla birlikte Berlin’e döndü. Oradan İsviçre’ye geçerek, yirmi sekiz yıl sürecek sürgün hayatının ilk yılını burada geçirdi. Daha sonra yeniden Almanya'ya dönerek burada Talat Paşa’nın yardımıyla, Berlin’deki Müslümanları biraraya getirmek için kurulan Şark Kulübü’ne başkan seçildi.
1921 yılında Moskova'ya gitti. 1921'de Cenevre’de yapılan Suriye-Filistin Kongresi sekreterliğinde bulundu. 1920 yılından başlayarak, Arap meseleleriyle ilgili görüşlerini içeren konuşmalarda yaptı. Bunun yanında Türkiye’de kurulan cumhuriyet yönetimine tepki gösterdi. 1923 sonlarında, Fransızları Suriye’den atmak için ortak bir Türk-Arap cephesi kurmak amacıyla İstanbul’a gitti. Ancak Mustafa Kemal Atatürk Türkçe konuşmayan bölgelerde Osmanlı sınırlarını yeniden oluşturma yönündeki fikirlerini kabul etmedi. Bundan sonraki yaşamını Arap-İslam ülkelerinin bağımsızlık mücadelesiyle geçiren Şekip Arslan, 9 Aralık 1946’da Beyrut’ta vefat etti.
Enver Paşa, yapılacak tek makul işin, Rusya'ya geçip Ruslarla anlaştıktan sonra Türkistan'ı ayaklandırmak ve Kafkaslar'da kurulacak bir örgüt vasıtasıyla düşmana karşı savaşmayı sürdürüp bu halde bir hayır ve zafer gözlemek; nasip değilse, aynı yolda ölmekten ibaret olduğunu söyledi.
Merhum Talat Paşa ise, "Bu milletin, benim gibi bir cahilin cehaletine katlandığı yetmiyormuş gibi, bir de hırsızlık yaparak, millet malı çalarak soygunculuğumun ve cinayetimin yükünü de mi sırtlarına yükleyeyim!" derdi.
Sulh ve sükûn hali Enver'in gözünde yokluk ile birdi. Ona göre, erkeğin hayatının amacı ve sonu, harp meydanlarında savaşçıların başında kahramanca dövüşerek hayat sürmek ve savaş alanında ölmek olmalıdır.
Birinci Dünya Savaşı boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetimini ellerinde tutmuş ve dünya tarihinde kendilerine özel bir yer verilmiş olan bu üç zatın varlığı, işte böyle, bir yıl ve birkaç ay gibi kısa bir zaman içerisinde ufalanmış, kuru ot misali dağılıvermiştir.
Yaşamlarını bir ülkeye adamış üç güzel insanın kısacık hayat öyküleri. Özetin özeti babında. Kısa ve öz bilgilerle merakınızi biraz olsun gidermek adına okuyabilecegiz bir kitap.
1. Dünya savaşı sonrası Suriye ve Lübnan, Fransız mandasına bırakılmış. İlerde bağımsız bir devlet hayali kuran Suriye halkı, Fransızlıların katliamlarıyla öldürülmüş. Mandanın bulunduğu yerde özgürlüğün olamayacağının kanıtı niteliğinde. İlk bölümde katliamlar 2. bölümde Suriye aydınlarının BM’ye sunmak için hazırladığı layihalar yer alıyor.
Fransızların bölgede yaktığı ateş günümüzde dahi sönmemiş.
Suriye MeselesiEmir Şekip Arslan · Selenge Yayınları · 20232 okunma
Bir dönemin izinde; Enver Paşa ve İttihat ve Terakki okumalarım soluksuz devam ediyor. Bu defa ki mihmandarım Emir Şekip ASLAN. Bir İttihat Terakki mensubu.
Osmanlı Devletinin son dönemine damga vurmuş üç isim. Enver, Talat ve Cemal Paşalar. Dönemi anlatan kimi kitap Enver’i övdü, kimi Talat’ı. Bana göre tarihçi odur ki, iyi yönleri de kötü yönleri de olduğu gibi aktarmalı. Yazar bu ilkeye elinden geldiğince sadık olmaya gayret sarf etmiş.
Kitap anı, hatırat benzeri olarak yazılmış. Özellikle Enver, Talat ve Cemal paşaların kişilikleri şahsiyetleri üzerinde durmuş. Bu benim açımdan önemli bir şeydi. Zira okumalarımda bu yönlerine hep üstü kapalı değiniliyordu. Cihan harbi sonrası ülkeden çıkışlarındaki zorluklar ve gittikleri yerlerde Anadolu için bir çıkış arayışları. Enver Paşanın Moskova’ya geçiş hikâyesini ayrıntıları ile anlatıyor kitap Cemal ve Talat paşaların öldürülmelerine dair anekdotlar vb.
Fakat yazar Enver paşa üzerinde yoğunlaşmış. Mesela Kafkaslar da verdiği mücadeleyi elinden geldiğince ayrıntılı anlatmış. Bir iki örnek verecek olursam Paşa şehit olduktan sonra, her gün kabri başında düzenli olarak hafızlar Kur’an okumuş nöbetleşe. Ve üç paşaya dair birkaç özel fotoğraf eklenmiş kitaba. Bence tarih okumaları yapanlar için göz atılması gereken bir kitap. Bu özel fotoğraflardan birkaçını da ekliyorum…
resmim.net/f/WorX1v.jpgresmim.net/f/64WUmv.jpgresmim.net/f/O4pEKL.jpg