Engin Ardıç deyince aklıma,iki üç şişe mürekkebi bilmem ne marka Fransız şarabıyla içmiş ağzı bozuk, kendisi ne fikirde malumum değil fakat mezunlarının, kendilerine entelsi bir üstünlük verdiğini zanneden Galatasaray mezunu, günümüz muhaliflerinin sevmediği biri gelir aklıma. Bu kitabdan önce okuduğum "kadın suretleri" adlı eserinde yazar duymasın fakat, eli kalem tutan fırlatma,şımarık, mütareke çapkını,vuralım ulan bugünde içkinin dibine,amann sabahlar olmasın formatında, pek te öyle edebi tarafı olmayan, popülariteye, yavru şempanzenin validesine sarıldığı gibi sarılan bir yazar tipolojisiyle teşerrüf ettim. İmdi incelemeye konu eserin muhabbettine hiç girmeden söylemeliyim ki, "zaman kaybı" amma okumaktan daha önemsiz işi olanada "okuma" demeyiz. Zamanında köşesinde yazdıklarını fasikül edip sürmüş piyasaya gibi. Tamamen haklı olduğu, (Hınzırlık Bu Ya) başlıklı yazısı olumsuz eşeştiriminin dışındadır.
Son zamanları köşesinde yazdıkları aklıma gelince keskin bir kıvraklığı bünyede erittiğini hissedebiliyorum. Hep aynı cümle kalıpları,aynı argo tamlamalar,karta kaçmış laik ama sahtekarından olan kaşalotlara parmak atmalar felan... v.s. v.s
Başka bir eserini okurmuyum, okurum elbet, ucuzundan düşürüp aldığımız hangi kitabı okumadık ki,insanın ucuzundan ise kitabın ucuzuna zar sallayıp kaybetmeli insan.
Nerdeeen nereye. Ya Allaaaah bismillaaah.