"Bazı insanların taşıdıkları kap dardır, çabuk dolar çabuk taşar. Bazılarının kabı geniştir, hiç tamamlanmayacakmış gibi. Çatlaktır; sızdırdığı kadarını alır. Kırıktır; ne yaparsan yap, bir yudum suyu bulamaz. Babam bir ömür kırık kapla gezmişti."
Başımda seslenen nasılsa öldü deyip hoyrat davranmıyor. Yaşarken görmediğim kadar saygı gösteriyor. İncitmekten korkuyor. Bir ölünün bile canının yanabileceğinin farkına varıyor. Gözlerime bakınca tövbe estağfurullah çekiyor. El Vekil, diyor. El Vekil. Rabbim sen bu kızın dünyada gözünün kaldığı neyse cennette ona iki mislini ver. Gördüklerinden yorulan göz kapaklarım yavaşça kendini aşağıya bırakıyor.
'Bazı insanların taşıdıkları kap çok dardır, çabuk dolar çabuk taşar. Bazılarının kabı geniştir, hiç tamamlanmayacakmış gibi. Bazen çatlaktır; sızdırdığı kadarını alır. Bazen de kırıktır; ne yaparsan yap bir yudum suyu bulamaz. Babam bir ömür kırık kapla gezmişti.'