2016 yılında Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü'ne değer görülen Gamze Arslan, 1986'da yılında Ankara'da doğdu. 2007'de Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü, 2012'de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro bölümü Dramatik Yazarlar Anasanat Dalın'dan mezun oldu. Yazıları Felsefe Yazın, Bibliotech, Sahne, Partisyon gibi dergilerde yayımlandı. İstanbul'da yaşayan Arslan, dramaturgluk ve senaryo yazarlığı yapıyor.
Farklı türlerde okuma hedefimi bu sene az çok gerçeklestirdiğim için memnunum. Çok sevdiğim edebi metinler de olmuş ama bu sene en çok kurgu dışı metinlerden etkilenmişim. Bir senelik macerama baktığımda bazı kitapların diğerlerine göre öne çıktığını gördüm. Kimilerini edebi hazzından, kimilerini bilgilerinden ve bilgileri sunuş tarzından,
Çizginin oldukça dışında, oldukça sıra dışı ama aslında nefesimiz kadar yakın, içimizden öyküleri derlenmiş Kanayak’ta gencecik yazar Gamze Arslan’ın.
Kitabı yüzümden silinmeyen bir dehşet ifadesiyle okudum. Şöyle ki ne zaman nefes alacak olsam izin vermedi kalemin sahibi bana.
Nefessiz okudum.
Eserde kadın olmanın dayanılmaz ağırlığı kaleme
Bu kitabın kaderini değiştirecek okur olmak dileğiyle..
Uzun zamandır okuduğum kitaplara inceleme yazmıyordum. Kendi yazdıklarıma tam manasıyla inceleme de demem. Yorum denebilir. Gamze Arslan ödüllü bir yazar olmasına rağmen 1k’da çok fazla bilinmiyor. Yeni yazarlara ön yargıyla yaklaşmaktan kaynaklanıyor sanırım. Bu sıra dışı yazarı tanıtmak
Gamze Arslan , Yaşar Nabi Öykü Ödülü’nü kazandığı ilk öykü kitabı Çerçialan’la da beni hayalkırıklığına uğratmıyor.
Henüz yeni bir yazar. Evet. Henüz uzun bir yol var önünde. Evet.
Ama kalemi çok keskin, sivri Gamze Arslan’ın. Her öyküde daha çok çizikler açıyor ruhunuzda bu kalem, her öyküde daha fazla kanatıyor.
Öykü yazılmaz, doğurulur belki de. Gamze Arslan, bu dikenli öyküleri nasıl sancılarla doğuruyor, nasıl kendisi kanarken, öykülerini ellerine bıraktığı herkesi de kanatıyor kim bilir.
Kadın bir yazardan beklenen duygusallık ve nâiflik yok onda. Çünkü kadına duygusal ve nâif davranılmayan öyküler bunlar.
Kendi kendisiyle dalga geçen, öfkesiyle dost, dargınlık nedir bilmeyen, çamurların, kirin pasın içindeki karakterleri sanılmasın ki sadece kadınlar. Bazen bir hayvan, bazen bir nesne, bazen bir bina, bazense bedenin bir uzvu dile geliyor bu hikayelerde.
Fakat biteviye kanatan, kanatan, kanatan hikayeler bunlar.
Kadına dâir hikayeler.
“Küf kokusu olmalı insanda, küf-ür-etmemeli.”
Çok sevdim.
Hislere teğet geçmeyi değil, içine balıklama dalıp boğulmayı göze alıyorsanız, okuyunuz.
Meraklısına;
Kanayak incelemem ektedir;
#93030046
Kanatmadan anlatılamazdı böyle şeyler..
İyi okumalar dilerim.