"Şimdi ne düşünüyorsun?" diye sordu Nicole.
"Mutluluğun katlanılmaz bir hal almasının mümkün olup olmadığını düşünüyorum," dedi Luke. "Sanırım kendimi mutluluğa daha fazla tahammül edemezken canlandırabiliyorum."
Sayfa 271 - Everest Yayınları - Çevirmen: Seda Ersavcı
Fakat sürekli böyle gülümsemek çok yorucuydu. Gülümsemeye yoğunlaşmayı bıraktığı anda yüzü o ışıltısız normuna geri döndü. "Norm" burada kilit sözcüktü. Yanından geçen insanların çoğu dünya başlarına yıkılmış gibi görünüyordu. Eğer yüzleri içlerinden geçenlerin bir aynası ise birçoğunun ruhlari somurtu yor demekti.
"Hiçbir gün aynı derecede korkunç değildi. En kötü günlerde bile insanın kendini göreceli mutlu hissettiği anlar vardı. Gün bu mutluluk anlarından yoksun olduğunda da her zaman ertesi günde iple çekilen bir şey vardı işte."
Sayfa 23 - Everest Yayınları - Çevirmen: Seda Ersavcı
"Peki ya çekici özellikler? Kadınlar bir erkekte neyi severler?
...
"Şefkat."
"Evet, şefkat hoş bir özellik," dedi Sara. "Sıklıkla gözden kaçırılan bir özellik hatta."
Sayfa 99 - Everest Yayınları - Çevirmen: Seda Ersavcı
“...Kendisine hâlâ nostaljik bir cazibe atfedilmekteydi, oysa bu yaşlı afetlerin yıllar önce kaybettikleri güzelliklerinin ekmeğini yemeye çalışmalarından daha acıklı bir şey olamazdı...”
"Owen, Birinci Dünya Savaşı'nın en bilinen şairi, 'Şiirle ilgilenmediğini' yazıyordu. Robert Capa, İkinci Dünya Savaşı'nın
en bilinen fotoğrafçısı, 'güzel fotoğraflar çekmekle ilgilenmediği'ni söylüyordu."
Hikâyesini öğrenmek istiyordu ama tuhaf bir şekilde ona sormayı, onunla konuşmayı hiçbir zaman aklından geçirmedi. Bunun yerine kendi leş dairesine gitti, erotik olmayan yatağına uzandı ve mastürbasyon yaptı; bu eylem onu hiç olmadığı kadar hüzünlendirdi. Orgazm küçük bir ölümse şayet, bu küçük bir intihardı.
Tek çocuktum. Ne erkek ne de kız kardeşim vardı. Evcil hayvanım da yoktu. Ne kedi ne köpek. Dolayısıyla her ne kadar ailemin tüm sevgisi bana odaklanmış olsa da, benim sevecek hiçbir şeyim olmadı. Sevgiye dair tüm deneyimim sevgi almaya dayalıydı. Bana her daim sunulan bir hediyeydi sevgi. Hiçbir zaman bir şeyi sevebileceğimi düşünmedim.
Bu, tarihin öğrettiği derslerden biridir: eşya zamanla hafifler. Gelecek geçmişten daha iyi olmayabilir, ama daha hafif olacağı kesin. Geçmişin yükü, ağırlığı da bu yüzden.
Romantikler için harabeler, faniliğin kalıcı anıtları olma işlevini yerine getiriyordu: İhtişam olarak solan, harabe olarak sağ kalıyordu. Kendi sağ kalışlarının şahitleri olarak harabeler, tipik olarak, içlerine kazınmış kendi tahribat hikayelerine sahipti.