Güzelliğin, bebeklikten itibaren, kadının hükümdarlık asası olduğu düşünülür. Akıl bedeni biçimlendirir ve yaldızlı kafesin içinde amaçsızca gezinir, yalnızca tutsaklığını süslemek ister.
Her insan bedeninin, kendine özgü en uygun ağırlığı ve dış hatları vardır. Bu da yalnızca sağlık ve verimlilikle sağlanabilir. Kadınların bedenlerini, hiçbir işlevi olmayan estetik nesneler olarak ele alırsak, hem onları hem de sahiplerini üzmüş oluruz. Empoze edilen kıvrımlar, ister çirkinlik kraliçesinin taşkın arabeski, isterse sanatın inceltilmiş halkası olsun, dinamik ve bireysel bedenin çirkinleşmeleri ve dişi olma olasılıklarının yarattığı kısıtlamalardır.
Biliyorum bedenimin nasıl da kırılgan olduğunu,
Hiç güç sarf etmeden, tüyler bile onu öldürebilir:
Biliyorum zihnimin tanrısal doğası olduğunu, Ama o da hem akıl hem de irade yönünden çürüyebilir:
Biliyorum her şeyi bilme gücüne sahip ruhum,
Ama her açıdan da kör ve cahil:
Biliyorum doğanın küçük krallarından biriyim,
Ama tutsağıyım onca şeyin hem düşkün hem sefil.
Biliyorum yaşamım bir ıstırap ama yine de varım,
Biliyorum alay ediyor duyularımla her şey:
Ve sonuçta, biliyorum ki ben bir insanım, Yani gururlu ama yine de sefil bir şey.