Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Güçlü Ateşoğlu

Güçlü AteşoğluSpinoza ile Karşılaşmalar yazarı
Yazar
Derleyen
Çevirmen
Editör
Tasarımcı
8.0/10
2 Kişi
7
Okunma
13
Beğeni
4.455
Görüntülenme

Hakkında

Lisans ve yüksek lisans eğitimini ODTÜ Felsefe Bölümü’nde yaptı (1996-2003). Yüksek lisans tez konusu Hegel Felsefesi’nde Öznelerarasılık ve Özgürlük Sorunu idi. Aynı bölümde başladığı doktorasını, Hegel Felsefesinde Metafizik başlığıyla Muğla Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde tamamladı. Selâhattin Hilâv’a Saygı (Doğan Özlem’le birlikte, 2006), Tarih Felsefesi: Seçme Metinler (Doğan Özlem’le birlikte, 2006; 3. baskı: 2014), Alman İdealizmi I: Fichte (Eyüp Ali Kılıçaslan’la birlikte, 2006; 2. baskı: 2017), Alman İdealizmi II: Hegel (2013), Spinoza ile Karşılaşmalar (Eylem Canaslan’la birlikte, 2015), Varoluşçuluk, Fenomenoloji, Ontoloji (2016), Kant: Tarih, Politika, Ahlak, Din Üzerine Kısa Yazılar (yayımlanmayı bekliyor) başlıklı kitapların editörlüğünü üstlenen ve 23 baskı yapan Nigel Warburton’ın Felsefenin Kısa Tarihi’ni çeviren Ateşoğlu, 2010 yılından beri Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
Unvan:
Yrd. Doç. Dr., Yazar, Çevirmen, Editör

Okurlar

13 okur beğendi.
7 okur okudu.
1 okur okuyor.
26 okur okuyacak.
Reklam
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Spinoza, felsefe tarihinin aykırı sîmâsı. Platon’un “mağara benzetmesi”nde esâretten kurtulup çıkışı bulan, böylelikle güneşle, yani bilgiyle karşılaşan kadim dünya insanını, modern dünyanın tam göbeğinde tüm olumsuzlukları, başarıları ve sevinciyle ortaya koyan bir ayrıkotu. Bir ve aynı kalan bilgeliği sâdece düşüncesinde değil, hayatından da gösterebilmiş bir düşünürle karşı karşıyayız. Bu karşılaşma bizi felsefesinin farklı yönleriyle kuşatıyor ve “düşünmeyi unutmuş bir çağ”da bizi düşünmeye sevk ediyor. Spinozacı kavramlara âtıfla, her “iyi karşılaşma”nın yapacağı gibi güçlendiriyor bizi bu. “Hurâfeler” ve “önyargılar”la kuşatıldığımız, “insanların sanki özgürlükleri için savaşıyormuşçasına kölelikleri için savaştıkları” bir çağda, kendi gücümüzü, zihnimizin düşünme ve sorgulama kudretini bize yeniden tanıtıyor. Platon’un benzetmesine geri dönersek, mağaradan bir önderin peşi sıra değil, ancak kendi başımıza çıkabileceğimizi söylüyor.
Sayfa 288 - Arka kapak yazısıKitabı okudu
Çağdaş sinirbilim açısından Spinoza’nın paralelizmi denilen öğretinin doğru anlaşılması son derece önemlidir. Bilim insanlarının haklı olarak son elli yıldır giderek artan bir şevkle alkışladıkları Spinoza’yı fizikalizme yaklaştırmaya çalışmaları benim nazarımda takdire şayandır. Örneğin Curley, zihni anlamak için bedeni anlamamız gerektiğini yazar. Çetin Balanuye
Bedenin Düşüncesi ve Düşüncenin Bedeni - Savaş Ergül
Bilindiği üzere Negri, Yaban Kuraldışılık adlı kitabında, Ethica’nın birinci ve brşinci bölümlerinden duyduğu rahatsızlığı saklamamış, bu bölümleri ıslartaya çıkartmak, etkilerini ve sonuçlarını asgari bir düzeye çekmek istemiştir. Birinci ve beşinci bölümler, hafifçe veya şiddetli bir şekilde yana itildiğinde, Spinoza’nın kurduğu kipler ve
İnsanın şeylerin gerçek tabiatını kavramasını sağlayacak olan yetisi imgelem değil, anlama yeteneğidir (intellectus).* * Spinoza felsefesinde insan zihninin (mens) iki yönü vardır: İmgelem (imaginatio) ve anlama yeteneği (intellectus). Tekil şeyler zihnimizde duygular tarafından bozuk, karmaşık ve düzensiz bir şekilde sunulduğunda, bu yolla oluşan bilgi birinci tür bilgi, sanı ya da imgelemdir. Şeylerin özelliklerine ilişkin ortak nosyonlar ve yeterli idealar oluşturmamızı sağlayansa zihnin anlama yeteneği yönüdür. Bu şekilde kazanılan bilgiyi Spinoza, ikinci tür bilgi ya da akıl diye adlandırır. Öyleyse Spinoza’da akıl, zihnin bir yetisi değil, insanın anlama yeteneğini kullanarak ulaştığı bir bilgi türüdür. (E II Ö 40, Not 2)
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
Spinoza’da Fortitudo ve Barış Üzerine
Aklın rehberliğinde yaşam, Spinoza için, duygulardan azade bir yaşam değil, duygulara hem bireysel hem de toplumsal yaşamımızı daha yetkin bir hâle getirecek şekilde yön verebildiğimiz yaşamdır. Dolayısıyla, toplumsal hayatın uyum ve barış içinde sürdürülmesi meselesi de arzularından arınmış, anonimleşmiş yurttaşlar yaratmakla ilgili değildir; her bireyin etkin arzularo rehberliğinde yaşamasının desteklenmesiyle ilgilidir. Spinoza’nın etik-politik-metafizik düşüncesine bütünlüğünü kazandıran bu yaklaşım, tekillijletin mutlak olumlanışıyla, sosyal varoluşun barış ve uyum içinde sürdürülmesi arasında ince bir denge kurmayı hedefler. Bu çerçevede Spinoza’dan şunu öğreniyoruz: Başkalarında da sevince yol açabildiğimi düşünmek, bendeki sevinci ve eyleme gücünü artırır. Sâdece güçlerin birleştirilmesi açısından değil, benim başkalarına dair düşüncelerimi ve onlar arasındaki kendime dair pozisyonumu nasıl tasavvur ettiğim de bendeki olumlu dönüşümü belirler. Bireysel varlıkta kalöa çabamı belirleyen bir arzu olarak, sağlamlıktan söz edeceksek eğer, bu arzu benim kendime dair imgemin, yani benim diğer tekillikler arasındaki pozisyonuma dair imgemin de olumlu olmasıyla mümkün olabilir. Böyle düşündüğümüzde, yüce gönüllülük de, yani benden nefret edene sevgiyle yaklaşma edimi de, bir karşılıksızlık edimi değil, sağlamlıkla hep bir arada açığa çıkan, bireysel ve ortak gücün artışı için tercih edilen rasyonel bir ysşam stratejisi olarak görülmelidir. İşte bu iki etkin arzu, Spinoza’nın barış anlayışının hakiki kaynaklarıdır.
Sayfa 159 - Gaye Çankaya EksenKitabı okudu
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok