Hakan İlhan Kurt; Afşar boyundan bir babanın ve Menemencioğulları mensûbu bir annenin üçüncü çocuğu olarak 1976 yılında Tarsus’ta doğdu. 2002 yılında Niğde Üniversitesi’nden mezun oldu. Töre, Kurgan Edebiyat, Siyah-Beyaz Kültür, İnziva, Herfene, Yeni Düşünce, Başarı Edebiyat, Yör-Türk, Temrîn, Şiar ve çeşitli yerel edebiyat dergilerinde birçok şiiri yayınlandı. 2014 yılında 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları’na resmî olarak davet edildi ve ‘Belemir’ adlı şiiriyle bu uluslararası edebî etkinlikte kürsü aldı. Birçok şiiri bestelendi, ses sanatçıları ve müzik grupları tarafından icrâ edildi. Kamu kuruluşunda memurdur ve Gaziantep’te yaşamaktadır. Evli ve bir kız, iki erkek olmak üzere üç çocuk sahibidir. Eserleri: Gülizâr Divânı (Ankara 2013), Köl Tigin Ünlemesi (Ankara 2013)
"Sarıp da sarmalamaz, her sîne, bağır beni;
Yürekten bilmedikçe kör, dilsiz, sağır beni.
En telâşe hâl ile son defâ çağır beni,
Bir emir cümlesinden bu kadar mı uzaksın?"
"Sevmeye sebep bulamadığımız şu zamanın çirkinliğinde bizlere sevgiyi işliyor Hakan İlhan Kurt." Diye kapaktaki onca kalabalık cümleler arasına iliştirilen bu cümle, kitabın güzelliğini anlatmaya yeter ama artar mı bilemem? Kitabı okumaya başlayınca bir Türk otağına misafir oldum ürkek adımlarla ama bir o kadar da isteklice. Kımız yer sofrasında önümde... Birkaç al yanaklı çekik gözlü balanın sesi geliyor uzaklardan ve bir yörük nasırlı elleriyle iplik eğiriyor diline dolanan kendine has türküsüyle...
Unutmadan kitaba adını veren ismin anlamı (Gülizarname/ Gülizar divanı): Gül yanaklı, gül bahçesi anlamlarına gelmektedir. Bolca Güle, Gülizar'a doyduk şiirlerinde.
Şairimizin okuduğum ilk kitabı oldu ama son olmayacağını umuyorum. Damarında Türklüğü tüm özüyle sıcak ve canlı tutmaya çalışan bu yiğit genç ve bir o kadar kalbe dokunan mısraların sahibini yürekten kutluyorum. Kendisi zaten Türk kökenine yürekten bağlı bir zürriyetten gelme yol arkadaşımızın içten duyguları yüreğinden kalemine mürekkep olmuş. Bu zamanda bu kadar anlamlı ve bir o kadar uyaklı da yazabilen yetenekli yazarlar/ şairler görmek beni mutlu ediyor. "Eseri" demek belki basit olur, bu "şaheseri" tavsiye ederim...
Destan şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun vefatıyla, bu geleneğimizin sona ereceği endişesini duyduğumuz bu dönemde çölde vaha gibi ortaya çıkan, bizi ziyadesiyle mutlu eden bir isim Ahmet İlkan Kurt.
Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu ve Selçuk Bey'in torunu Süleyman Şah'ın Anadoluyu yurt tutma mücadelesini destan şiiri vasıtasıyla anlatan şairimiz, ayrıca günlük dilde kullanmayı unuttuğumuz bir çok kelimeyi de tekrar bize hatırlatıyor.
Bu kitap vasıtasıyla ve büyük bir üzüntüyle görüyoruz ki tarihimiz boyunca dış düşmandan çok kendi ordularımızla savaşmışız. Kitap boyunca genel olarak Türk ve müslüman komutanların birbiriyle savaşını takip ediyoruz.
Son söz olarak; Türk şiirine birazda olsa rahat bir nefes aldırdığı için şairimizi tebrik etmek gerektiğini düşünüyorum
Geçtiğimiz aylarda ‘Şiir Yazmayın; Şiir Önemli Bir Şeydir’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Orada bir şair olmadığımı ama şiirden biraz anladığımı; iyi bir şiir okuru olduğumu ifade etmiştim. Tabii ki her şiir için geçerli değildi bu. Hatta benim nezdimde şiir nesli tükenmeye başlayan şeylerden birine bile dönüşmüştü. Bu nedenle yeni nesil şiir