Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hanne Blank

Hanne BlankBekaretin "El Değmemiş" Tarihi yazarı
Yazar
8.7/10
54 Kişi
202
Okunma
20
Beğeni
2.425
Görüntülenme

En Eski Hanne Blank Sözleri ve Alıntıları

En Eski Hanne Blank sözleri ve alıntılarını, en eski Hanne Blank kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Masumluk saflık..
Türk Dil Kurumu’nun (TDK) internet üzerindeki Güncel Türkçe Sözlüğü’nde “bakire” sözcüğünü aradığımızda, karşımıza “cinsel ilişkide bulunmamış (dişi), kızoğlan, kızoğlankız” açıklaması, “bekâret” sözcüğüne baktığımızdaysa, “kızlık; saflık, temizlik, masumluk” gibi anlamlar çıkıyor karşımıza. Günlük dilde bekâret yerine daha çok kullanılan “kızlık” sözcüğünün anlamına baktığımızda da, “cinsel ilişkide bulunmamış bayanın durumu, bir kadının evlenmeden önceki yaşantısıyla ilgili” tanımlarını görürüz. Bu açıklamalara göre, cinsel ilişki ve/veya evlilik, Türkiye’de bekâretin ana ölçütlerini oluşturuyor.
Sayfa 13
Araplaşan türk toplumunda normal tabii
Nawal el Saadawi’nin Arap toplumları için söylediği sözler, Türkiye için de geçerlidir: “Bizim Arap toplumumuzda çarpık bir namus kavramı vardır. Bir adamın namusu, ailesinin kadın üyelerinin himenleri sağlam olduğu sürece, güvendedir. Namus, adamın kendi davranışlarından çok, ailedeki kadınların davranışlarıyla ilişkilidir."
Sayfa 15
Reklam
Erkeklerin doğasında varsa kadınların da var
Doğası gereği tekeşli olan dişi miti ve bunun eşi diyebileceğimiz doğası gereği çapkın olan erkek miti, Batı’nın her yerine yayılmış olan çifte standardı pekiştirmek için yüzyıllardır tekrarlandı durdu. Ancak bugüne kadar sayısız bilimcinin kanıtladığı gibi (Bettyann Kevles’in Females of the Species adlı eseri bu konuda, anlaşılması kolay, araştırması iyi yapılmış bir giriş kitabıdır), gerçek aslında hiç de öyle değildir. Kadınlar doğal olarak erkeklerden daha tekeşli değildir.
Sayfa 77
Günümüzde Batılıların bekâretle tuhaf, çelişkili bir ilişkisi vardır. Bir taraftan bekârete çok önem verilmesinin “Ortaçag’a özgü“ ve cinsiyet ayrımcılığı olduğunu söyleyerek şikâyet ederken diğer taraftan da hâlâ bekâretin saflık, özdenetim ve saygınlık gibi istenen özellikleri tamamladığım inandığımızı gösteririz. Birçok açıdan bedenimizle kurduğumuz ilişki de böyle çelişkilidir. Bir yandan “bedenimiz tapınağımızdır” deriz, öte yandan bu “tapınakların” sahibi tarafından uygun görüldüğü gibi süslenebilecek (dövme yaptırılabilir, orası burası delinebilir, vücut geliştime sporlarıyla, estetik ameliyatla, korseyle ya da elinizde ne varsa onunla şekli değiştirilebilir) özel mülkiyetler olduguna inanırız. Bu durumda, himenin ameliyatla yenilenmesi fikrini kabullenmekte zorlanmamıza pek de şaşırmamak gerekir.
Sayfa 133
Dünya genelinde erkek arkadaşlar, babalar ve kocalar yeniden himen yapımı ameliyatlarına itirazlarını sık sık dile getirmektedir; o kadar ki erkeklerin, haklı gösterilecek hiçbir yanının olmadıgını düşündüğü, hatta suç teşkil eden bir aldatma olarak gördüğü bir şeyin gerçekleşmesine yardım ettikleri gerekçesiyle bazı doktorların ve kliniklerin ölüm tehdidi aldıkları bile olmuştur. Kimi doktorlar, bu tür olayların, bu ameliyatın ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha vurguladığını söylemektedir. Doktorlar bu ameliyatları yaparak, kadınların, ailelerinin ya da toplumlannın gerçekçi olmayan bekâret ölçütlerine uymadıkları için başlarına gelebilecek hiç adil olmayan sonuçlara (buna dayak, sakat bırakılma ya da “namus cinayetleri” de dahildir) maruz kalma olasılığından kaçınmalarına yardım ettiklerine inanmaktadır. Gönül elbette bekâretin varlığı ya da yokluğu konusunda kadınların kanıt sunma zorunluluğunun hiç olmadığı bir dünya olsun ister. Ama bunun yerine, merhamet sanki başka tıp seçeneklerinin yaratılmasını emrediyor gibi görünüyor.
Sayfa 135
Bir kızın evlenmeden bekâretini kaybetmesi açıkça ataerkil olan eski dünyada, hem aileyle kızın kendisinde utanç verici bir denetim eksikliği hem de kızın babasına karşı işlenen bir mal suçu oluşturuyordu. Baba evinin bir parçası olarak kızlar, tıpkı karıların kocalarına ve kölelerin efendilerine ait olması gibi, kelimenin tam anlamıyla babalarına aitti. Ancak kölelerin aksine kızlar ve karılar satılamazdı. Bir kızın hem aile reisi hem de genel olarak toplum için esas değeri evlilikte verilebilmesiydi. Babanın kızını verme hakkı, bugün anladığımız gibi mecazi bir teslim etme, yani kızıyla özel bir gün paylaşan ve yüzü sevinçten ışıldayan bir babanın oynadığı rol değildi. Bu, fazlasıyla gerçek ve yasal olarak son derece bağlayıcıydı. Birçok önemli şey evliliğe bağlı olabilirdi: Güç, toprak, ün ve servet, hatta belki de savaş ve barış. Bir kızın evlenebilirliğiyse bekâretine bağlıydı. O olmazsa, geri kalan hiçbir şey mümkün olmazdı. Kızın üreme bakımından saflığını yitirmiş bedeni, artık üst sınıfın toplumsal ekonomisine bağlı değiş tokuşlar için faydalı değildi. Faydalı bir insan hamuru olan bedeninin değeri neyse, kızın değeri de tam olarak oydu.
Sayfa 199
Reklam
Yasaların bize söylediği hiç de şaşırtıcı değildir. Eski dünyada bekâretin öncelikle bir mal olduğu, ancak ondan sonra doğa ötesi bir özellik olduğu düşünülürdü. M.Ö. yaklaşık 450 tarihlerinden kalma bir Girit yasası, bakirelerin ve bakire olmayanların tecavüzü için ayrı cezalar öngörmüştür: Bir kadın hizmetçinin tecavüzcüsü, sözü edilen hizmetçi bakireydiyse iki stater, bakire değildiyse bir obol para cezasına çarptırılırdı, yani hafif bir şaplakla yırtardı. Tecavüze uğrayan kadına değil, kadının sahibine ya da efendisine yapılan bu ödemeler, açıkça görülüyor ki kişisel bir saldırı karşılığında değil, mala verilen zarar karşılığında ödenen göstermelik bir tazminattı.
Sayfa 200
Birçok kişi için bekâret artık “özgürleşen” ile “engellenen” arasındaki fark olarak görülüyordu. Gerçekten bakire olmak kişinin cinselliğinin bastırılmış oldugunu ele veriyordu.
Sayfa 340
Türk Dil Kurumu’nun (TDK) internet üzerindeki Güncel Türkçe Sözlüğü’nde “bakire” sözcüğünü aradığımızda, karşımıza “cinsel ilişkide bulunmamış (dişi), kızoğlan, kızoğlankız” açıklaması, “bekâret” sözcüğüne baktığımızdaysa, “kızlık; saflık, temizlik, masumluk” gibi anlamlar çıkıyor karşımıza. Günlük dilde bekâret yerine daha çok kullanılan “kızlık” sözcüğünün anlamına baktığımızda da, “cinsel ilişkide bulunmamış bayanın durumu, bir kadının evlenmeden önceki yaşantısıyla ilgili” tanımlarını görürüz. Bu açıklamalara göre, cinsel ilişki ve/veya evlilik, Türkiye’de bekâretin ana ölçütlerini oluşturuyor.
Bekâretin ayırıcı özelliği, tıpkı insanseverlik gibi insana özgü bir tasarım olmasıdır. Bekâreti biz icat ettik, biz geliştirdik. Kültürlerimiz, dinlerimiz, yasal sistemlerimiz, sanat eserlerimiz ve bilimsel bilgi üreten çalışmalarımızla yaydığımız bir fikirdir bekâret.
Sayfa 45 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Aslında tecavüze uğrayan kadının bekâret muayenesine zorlanması, ikinci bir tecavüzden başka bir şey değildir. Ara­daki tek fark, ilkinin yasaya aykırı, İkincisinin yasal görülmesi ve devlet onayıyla gerçekleşmesidir. -Emek Ergün
Bekâretin erotikleştirilmesi, kapitalizmin yükselişi ve şehirle­rin artmasıyla ilişkilidir. 16. yüzyılda başlayarak kapitalist ekonomilerin yükselişe geçmesi ve sonunda tarım yerine sana­yi ekonomisinin öne çıkması, hem coğrafyayı hem kültürü de­ğiştirmiştir.
Sayfa 300Kitabı okudu
Eşcinsel kadınlar kadından sayılmaz çünkü cinsel ilişki kurdukları kadınlarda, erkeğinki gibi, onları bir dokunuşta kadına dönüştürecek sihirli bir değnek yoktur.
Bir adamın namusu, ailesinin kadın üyelerinin himenleri sağlam olduğu sürece güvendedir. Namus, adamın kendi davranışlarından çok, ailedeki kadınların davranışlarıyla ilişkilidir.
Toplumumuzda, erkeklerin evlilik öncesi cinselliklerini yaşaması doğal, hatta gerekli görülürken, kadınların evlilik öncesi cinsel deneyim edinmesi ahlaksızca bir davranış sayılarak yasak kılınmıştır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.