Yunanlılar tarafından Gök Baba ve Toprak Ana, Zeus ve Hera, Uranos ve Gaia biçiminde, Çinliler tarafından
ise T'ien ve Ti, Yang ve Yin olarak bilinirler.
Hindu felsefesi ve aydınlanmış Hindu ortodoksisi, mitolojinin çok sayıda tanrı ve insanüstü varlıkla dolu olmasına karşın, temel olarak monistik, tektanrıcıdır. Çok sayıdaki ilahi görünüş aslında yalnızca uzmanlaşmaları, özgül erdemleri, tutumları, bileşenleri ve farklı yüzleri temsil eder. llahi'nin kendi bakış açısından (yoganın aydınlanmasıyla erişilen bir konumdan) değerlendirildiğinde, varoluşun görünüşte çelişkili yönleri (yaratılış, devam ediş, çözülme) köken, anlam ve son bakımından tektir. Bunlar, üç katmanlı olarak kendini göstermesine karşın, nihayetinde kendi üzerinde yapıyormuş gibi gözüktüğü bütün değişikliklerin ötesinde olan ve bunlardan etkilenmeyen tek bir ilahi tözün ya da yaşam enerjisinin değişen görün güsel ifadeleridir. Bu birliğin anlaşılması, Hindu bilgeliğinin amacıdır. Maya enerjisinin akışkan oyunu karşısında kafası karışmayıp, en ıstırap verici tezahürlerini bile sevinçle karşılama kudreti, bu görüşün zaferi ve tesellisidir. Hindu bilgeliği, Hindu dini, kaçınılmaz yok oluşu ve ölüm biçimlerini kozmik bir senfoninin karanlık notaları olarak kabul eder; bu muhteşem müzik, çelişkili bir biçimde, Mutlak'ın yüce dinginliği ve sessizliğidir.
Hindu zihni, "gelip geçici, sürekli değişen, ele geçmez, sürekli dönen" gibi düşünceleri "gerçekdışılık"la ve bunun aksine "bozulmaz, değişmez, kalıcı ve ölümsüz" gibi düşünceleriyse "gerçek"le ilişkilendirir. Bir bireyin zihninde akıp duran deneyimler ve algılamalar her hangi bir genişletici, değersizleştirici görüye maruz kalmadığı sürece, sonu gelmez yaşam döngüsünde (samsara, yeniden doğum çemberi) belirip kaybolan dayanıksız yaratıklar o birey tarafından son derece gerçek olarak kabul edilir. Ancak fani nitelikleri ayırt edildiği anda bunlar neredeyse gerçekdışı şeylermiş -bir yanılsama ya da serap, duyuların bir aldanışı, son derece kısıtlanmış, benmerkezci bir bilincin uydurması- gibi görünmeye başlar. Bu biçimde anlaşıldığı ve de neyimlendiği zaman dünya Maya-maya, yani "Maya'nın özünden"dir. Maya, "sanat"tır: yani insan eliyle yapılmış bir şeyin, bir görünüşün üretildiği sanattır.
Bir gece, bu dindar ve inançlı Rabbi Eisik uyurken bir düş gördü; düşü onu çok uzaklara, Bohemya'nın başkenti Prag'a götürüp, ona Bohemya krallarının şatosuna giden büyük köprünün altında gömülü gizli bir hazineyi keşfet mesi gerektiğini gösterdi. Rabbi şaşkındı ve gidişini geciktirdi. Ama aynı düşü bir kez daha gördü. Üçüncü çağrıdan sonra
Masallar bireysel deneyim ve tepkilerin ürünü değildir. Bu masallar, dindar topluluğun ortaklaşa çalışması ve düşünmesi sonucu üretilmekte, korunmakta ve denetlenmektedir. Birbirini izleyen kuşakların sürekli yenilenen onayıyla gelişirler. Anonim bir yaratıcı süreç ve ortaklaşa, sezgisel bir kabul aracılığıyla yeni bir anlam yüklenerek, yeniden biçimlendirilirler. Esasen bilinçaltı bir düzeyde etkili olur, sezgiye, duyguya ve hayal gücüne hitap ederler. Ayrıntıları, kendilerini belleğe işler, derinlere sızar ve psişenin daha derin katmanlarını biçimlendirirler. Üzerinde kafa yorulduğu zaman bu masalların önemli epizodlan, bireyin deneyimleri ve yaşamsal ihtiyaçlarıyla çeşitli değişik anlamları gözler önüne sermeye elverişlidir.
"Kestiği saçı bir sürü güzelim kokuyla öylesine tatlı,
Bu lnsanlann onu göküzüne doğru hızla fırlattı: Ve orada tann Vasava, bin gözlü tann,
önünde eğilerek onları yakaladı.
Ganga, Hindistan'ın bütün ırmaklarının prototipidir. Büyülü kurtarma gücüne (daha düşük bir düzeyde olmakla birlikte) ülkedeki bütün su kütleleri de sahiptir. Bengal'deki çok güzel, siyah bir heykelde, hem göksel hem de yeryüzüne ait canlılık ve tatlılığını tecessümü olarak tasvir edilir. Sağlık ve bolluğun, ağırbaşlılık ve cesaretin kişileşmesidir. Süslü bir saltanat tacı alnını çevreler; bir gerdanlık göğsünü süsler; kuşağı ve peştamalının zengin süslemeleri ve zincirleri bolluk ihsan eden erdemine işaret eder. Kendisine taşıt olarak hizmet eden bir deniz canavarının (makara) üzerinde durur. Yüzeyi hafif bir meltemle hareketlenmişçesine, muazzam ırmağın yumuşak çalkantıları sağlam ve zarif bedeninin üzerinde oynaşır
Evrenin Maya olarak görünümü, Hindistan'da bilinen tek dünya yorumu değildir. Aslına bakılırsa bu deneyim biçimi, Cayna mezhebinin öğretileriyle bugüne kadar ulaşan ve genel olarak tarih öncesi dönemlerde, Hindistan alt kıtasında Ari-öncesi topluluklar arasında gelişmiş olabilecek, daha eski, katı bir şekilde somutçu, düalistik inanç sistemine
Her eylemin yeni yeni engellerin birikimini ortaya çıkarttığı göz önüne alınırsa, insan eylemeye ve yapmaya devam ettiği için zincire vurulmuş durumdadır; bu nedenle zafere giden yol mutlak eylemsizliktir.