Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Henry Corbin

Henry Corbinİslam Felsefesi Tarihi Cilt 1 yazarı
Yazar
8.3/10
25 Kişi
94
Okunma
27
Beğeni
2.432
Görüntülenme

En Eski Henry Corbin Gönderileri

En Eski Henry Corbin kitaplarını, en eski Henry Corbin sözleri ve alıntılarını, en eski Henry Corbin yazarlarını, en eski Henry Corbin yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
lbni Arabi bu ifade edilemez olana Saf Nur adını verdiğinde veya onu Salt Varlık'a özdeş kıldığında bir kopukluk mu meydana gelmektedir? Bu veya diğer yorumdan kendisi ile ilgili olarak birçok yanlışın yapıldığı varlığın aşkın birliğinin (vahdet-i vücud) anlamı çıkar. Bu ilahi uçurum, bilinmek isteyen ve kendilerinde kendi bilgisinin nesnesi olmak için yaratıkları yaratan "gizli hazine"nin sırrını içinde barındırır. Bu ilahi varlığın kendini açığa vurması (revelation) bir üç dereceli ilahi tecelliler dizisi olarak gerçekleşir. Bu üç derecenin birincisi ancak ima yoluyla kendisinden bahsedilmesi mümkün olan ilahi Öz'ün kendi kendisine tecellisidir.
İbn Haldun hakkında Corbinin düşüncesi
Kutsal-Ruh'a özdeş kılınan faal akıl ile insan aklının birleşmesinden anladıkları ve yaşadıkları şeye tamamen yabancı göstermektedir. Onda Kutsal-Ruh fenomenolojisinin yerine bir sosyoloji geçmiş bulunmaktadır: Kutsal-Ruh'un aşkın hipostazı yerine sadece tarihsel insanlıkta içkin bulunan bir evrensel aklı tanıyan bir sosyoloji.
Reklam
Onun sisteminin temelinde, deyim yerindeyse, bütün hikmetlerde, irfanlarda (gnose) olduğu gibi bilinemez, hakkında bir şey söylenemez ve dile getirilemez saf bir Öz'ün sırrı yatmaktadır. Tanrısal tecelliler seli işte bu dipsiz uçurumdan çıkar ve ilahi Sıfatlar kuramı ondan doğar. ibni Arabi bu noktada Tanrı'ya herhangi bir sıfat izafe etmeyi yasaklayan negatif teolojinin (theologie apopathique) yasa ve sonuçlarını kararlı bir şekilde sürdüren lsmaili ve Oniki imam Şiiliğinin teosofileri ile derin bir uyum içindedir. Ismaili teosofinin varlığın ötesinde üst-varlık (super- etre) olarak varlığın kaynağı kavramını devam ettirmesine karşılık lbni Arabi bu ifade edilemez olana Saf Nur adını verdiğinde veya onu Salt Varlık'a özdeş kıldığında bir kopukluk mu meydana gelmektedir? Bu veya diğer yorumdan kendisi ile ilgili olarak birçok yanlışın yapıldığı varlığın aşkın birliğinin (vahdet-i vücud) anlamı çıkar.
Kısaca ibni Rüşd'ün ölümünden sonra manevi lslam'a gerçek ereğini gösteren ibni Arabi mi olmuştur, yoksa ibni Haldun mu? Günümüzün radikal bunalımının uzak nedeni tbni Haldun'un takip edilmemiş olması olayı mıdır? Yoksa tersine o çağdaş dünyevileştirmenin lbni Haldun'un programını gerçekleştirirken ibni Arabi'nin eskiden temsil ettiği ve halen bugün de temsiletmeye devam ettiği şeyin ortadan kalkmasına katkıda bulunmasından mı ileri gelmektedir? Her iki durumda da filozofun karşısına çıkan soru "tanrısal bilimler"in "insan bilimleri"ne indirgenmesinin insan kaderine cevap verip vermediği sorusudur. Burada söz konusu olan sadece İslam felsefesinin kaderi değildir, islam'ın bu dünyadaki misyonunun kendisi, onun on dört yüzyıl boyunca bu dünyada yüklendiği tanıklığın geçerliliğidir. tbni Haldun'un eserinin şüphesiz trajik olan büyüklüğü, bize bilincimizi bu sorulan sormaya sevketmesi olayında yatıyor görünmektedir.
“Kör olan gözleri değildir, göğüslerindeki kalpleri kördür onların.” Hacc/46
Sayfa 121 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Doğrudan doğruya lslam düşüncesinin terimleri kullanıldığı takdirde, "lslam Felsefesi" değil, "Hikmet" demek gerekir. Hikmet; lslam toplumu için gerekli bir düşünce alanıdır. Yalnız "Fıkh" ile yetinmek mümkün olsa idi; "Kitab"dan ayrı olarak bir de "Hikmet" zikredilmez, sadece "Kitab" denmekle yetinilirdi.
Reklam
Bu açıdan ilk belirtilmesi gereken husus Islam'da kilise olgusunun yokluğudur. ilahi inayet ve lütuf vasıtalarını ellerinde tutan bir ruhban sınıfı lslam'da olmadığı gibi, dini nasslar hususunda yetkili makam, bir ruhani yetki, nassları belirleyen bir ruhani yetkili heyet (concile) yoktur. Hıristiyanlık'ta ise 2. yüzyıldan itibaren Montanist hareketin baskısı ile peygamberane ilhamın yerini kilisenin dogmalar alanındaki üstün resmi gücü almış ve genel olarak kilisenin bu alandaki etkisi manevi yorumlar yapabilme hürriyetinin yerine geçmiştir.
Birinci İmam simya'nın "peygamberliğin kardeşi" olduğunu söylemiştir. "Çünkü simya bilgisi peygamberlerin sahip oldukları bilgiler arasındadır".
Sayfa 138Kitabı okudu
Manevi gerçek (hakıykat) olmaksızın, batın olmaksızın, kuru kuruya şeriat, dışı düzenleyen hükümler insanı cehalet, zulmet ve kölelikten kurtarmazlar. Bunlarsız şeriat bir nasslar cetveli, bir ilm-i hal kitabı olarak kalır ve insan daha önce bilmediği ve tanımadığı yeni manaların kendisine açılması imkanını kendine kapamış olur.
80 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.