Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hıdır Göktaş

Hıdır GöktaşKürtler - 1 yazarı
Yazar
Derleyen
8.3/10
3 Kişi
21
Okunma
1
Beğeni
636
Görüntülenme

Hıdır Göktaş Sözleri ve Alıntıları

Hıdır Göktaş sözleri ve alıntılarını, Hıdır Göktaş kitap alıntılarını, Hıdır Göktaş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
KÜRT TERAKKİ VE TEAVÜN CEMİYETİ
Meşrutiyet’in ilanına kadar Osmanlı İmparatorluğu’na hizmet eden Kürt emir ve paşaları, Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte rütbelerini kaybettiler.Rütbesiz kalınca kendilerini ortada bulan ve çaresizlikten ne yapacaklarını şaşıran emir ve paşalar sonuçta “Kürtlük” çatısı altına sığındılar.İttihat Terakki yönetimine muhalif olan bu Kürtler, 19 Eylül 1908 tarihinde, Gedik Paşa mahallesinde Kürt Terakki ve Teavün Cemiyetini kurdular. Kurucuları arasında Seyyid Abdülkadir, Bedirhanlı Emin Ali, Şerif Paşa, Halil Hayali’nin yer aldığı bu cemiyet Seyyid Abdülkadir ile Bedirhanlılar’ın anlaşamaması üzerine kısa sürede dağıldı.
Şeyh Said İsyanı
Diyarbakır’da görev yapacak olan “İsyan Bölgesi İstiklal Mahkemesi” şu kişilerden oluştu: Reis: Mazhar Müfid Bey(Kansu)-Denizli milletvekili Müdde-i Umumi(Savcı): Ahmed Süreyya Bey(Örgeevren)-Karesi milletvekili Üye: Ali Saib(Ursavaş)-Urfa milletvekili Üye: Lütfi Müfid(Özdeş)-Kırşehir milletvekili Şeyh Said ve 28 arkadaşı, yargılanmak üzere 5 Mayıs 1925 günü Diyarbakır’a getirildiler.23 Mayıs günü Şeyh Said’in ilk sorgusu yapıldı.Daha sonra da diğer isyancıların… Uzun süren sorguda Şeyh Said, “Niçin ayaklandınız?” sorusuna, “Din hükümleri zayıflamıştı.Gereğini yapmak istiyordum” karşılığını verdi.Savcının, “Diyarbakır’ı aldıktan sonra müstakil bir Kürdistan Krallığı mı istiyordunuz?” şeklindeki sorusuna Şeyh Said, “Krallık bilmiyoruz.Benim yegane maksadım, din hükümlerini tatbik etmekti.Kürdistan istiklalini kat’iyen düşünmedim.” diye karşılık verdi.
Reklam
Şeyh Said İsyanı
Genç’in ele geçirilmesinden sonra Emirü’l- Mücahidin unvanını alan Şeyh Said, emrindeki kuvvetleri cephelere böldü ve her birine ayrı bir bölgeyi ele geçirme emri verdi. Melikanlı Şeyh Abdullah Muş cephesinin komutanı olarak görevlendirildi.Çapakçur(Bingöl) şeyhlerinden İbrahim ve Hasan Çapakçur’u ele geçirmekle görevlendirilirken peşinden de Elazığ’ı işgal edeceklerdi.Bu kararların alınmasından kısa bir süre sonra Elazığ ele geçirildi. Şeyh Said, Lice’yi ele geçirdikten sonra Diyarbakır’ı kuşatma planları yaparken Hasenanlı Halid de Solhan, Varto ve Malazgirt’i işgal etmiş Erzurum’a doğru yürümekteydi.Aynı günlerde Şerafettin Dağları aşılarak Karlıova’ya ulaşıldı.
Viranşehir'de bulunan Milli aşiretinden İbrahim ağanın emrindeki Hamidiye Alayları bölgede yaşayan halka rahat ve huzur vermiyordu. Halk 1905 yılında Diyarbakır'da ayaklandıysa da, durumu incelemek üzere müfettiş gönderileceği sözü verilmesi üzerine yatıştı. Ancak, Hamidiye Alayları'nın 1907 yılında gemi azıya almaları ve yağmalamalara başlamaları üzerine halk 1908 yılında Diyarbakır’da bir kez daha ayaklanarak, Telgrafhaneyi işgal etti. Telgrafhaneyi işgal edenler arasında dönemin ileri gelenlerinin yanısıra Ziya Gökalp’i de görmekteyiz. Telgrafhaneyi işgal eden halk Hamidiye Alayları'nın başındaki İbrahim Ağa'nın alınmasında ısrarlıydı. 11 gün süren işgalden sonra İbrahim Ağa'nın Halep’e gönderileceği ve yağmalanan malların da geri verileceği yolunda ferman çıkınca, halk telgrafhaneyi boşaltarak dağıldı.
alan yayıncılıkKitabı okudu
Hamidiye alayları
1908 yılında Meşrutiyet’in ilanı ve İttihat Terakkicilerin Kürtlere verilen rütbeleri geri almaları ve bu alayların yapılanmasında değişikliklere gitmeleri özellikle aşiret ileri gelenleri arasında huzursuzluğa yol açtı.Ayrıca “Hamidiye Alayları”nın adı da “Aşiret Alayları” olarak değiştirildi. Doğuda devlet otoritesini tesis etmek için kurulan Hamidiye Alayları ellerinde devlet tarafından verilen silahlarla birer “potansiyel tehlike” olarak ortaya çıkmışlardır.Aşiret Alayları her ne kadar Birinci Dünya Savaşı’nda “Rus Cephesi” nde kullanılmışsa da,bu sıralarda bile Kürt örgütlenmelerine kaynaklık etmiştir.
12 Mart döneminde bir çok Kürt aydın ve ileri geleninin yargılanması, bu arada TKDP lider kadrosunda meydana gelen anlaşmazlıklar ve bu anlaşmazlığın bütün lider kadrosunun öldürülmesiyle sonuçlanması, Türkiye'deki Kürt hareketinde bir boşluğun doğmasına yol açtı. Bu boşluk, 12 Mart döneminde yargılanan ve tahliye edilen Kürtlerle, 1974
ant yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Şeyh Said'in sorgusundan
"Müzakere neticesinde Nuh Bey'in yanına gitmekten vazgeçerek Varto'da Osman Nuri (Koptagel) Paşa'ya teslim olmaya karar verdik. Vakta ki Abdurrahman Paşa köprüsüne geldik, yalnız benim kalbimde bir fikir uyandı. Kendi kendime, binnefs kaçayım, teslim olmayayım dedim. Düşüncemi açtım. Kasım Bey ve kardeşi Reşit Bey razı olmadılar. Köprübaşından Osman Nuri Paşa'ya bir tezkere yazdılar. Teslim olacağımızı bildirdiler."
Sayfa 70 - Alan YayınlarKitabı okudu
Berzenci, 1922 yılı Ekim ayında kendisini bir kez daha Kürdistan Kralı ilan ederek, bir hükümet kurdu. Kardeşi Şeyh Kadir Berzenci'yi Başbakanlığa getiren Berzenci, Hristiyan Kürtlerden Abdülkerim Alaka’yı Maliye Bakanlığı’na, Hacı Mustafa Paşa’yı Milli Eğitim Bakanlığı'na ve Salih Zeki Paşayı da Başkomutanlığa getirdi. Yeni kurulan Kürt
ant yayınlarıKitabı okudu
1978 yılında Rızgari örgütünde de görüş ayrılıkları ortaya çıktı ve Rızgari'den ayrılanlar Ala Rızgari(Kurtuluş Bayrağı) adı altında ayrı bir grup oluşturdular. Bu grup, bir süre sonra aynı adla bir de yayın organı çıkardı. Daha önce Rızgari Dergisinin sorumlu müdürlüğünü yürüten ve Rızgari'nin kurucuları arasında yer alan Hatice Yaşar,
ant yayınlarıKitabı okudu
Takriri Sükun kanunun çıkarılmasından sonra, bölgeye yapılması düşünülen harekata yönelik hukuki hazırlıklar 1932 yılına dayanmaktadır. 1934 yılında, Meclis'te görüşülerek kabul edilecek olan 2510 sayılı "İskan Kanunu"; 2 Mayıs 1932 tarihinde "1/335 numaralı İskan kanunu layihası ve İskan muvakkat encümeni mazbatası” başlığıyla
alan yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Kürdistan Demokrat Partisi Nizamnamesi'nde partiye girebilmek için yemin edilmesi de bir koşul olarak yer alıyordu. Partiye girişte edilmesi gereken yemin ise şöyle belirleniyordu: "Ben, biliyor ve inanıyorum ki, mensubu bulunduğum Kürt halkı, zorbalar tarafından bütün insani, sosyal ve kültürel haklarından, zorla, hile ile, kabalıkla ve kalleşlikle mahrum edilmiştir. Halkımızı özgürlüğe kavuşturmak, onurlu ve kutlu kılmak ve bunları koruyabilmek için, devrimci çalışma ve mücadele yapmak, özellikle milli bir teşkilat kurmak zaruridir. Bu nedenle, ölünceye kadar bu devrimci yolda yürüyeceğime, arkadaşlarımı koruyacağıma, Kürt halkının özlem ve isteklerini gerçekleştirmek için tüm gücümü harcayacağıma ve partimizin saflarında çalışacağıma, namusum, şerefim, tüm fikri ve maddi mukaddesatım üzerine yemin ederim.
ant yayınlarıKitabı okudu
Kürtler üzerinde yoğun baskıların sürdürülmesine karşın, yine de gizli gizli örgütlenme çalışmaları sürdürülüyor ve Irak Kürdistan Demokrat Partisi'nin bir benzerinin de Türkiye'de kurulması düşünülüyordu. Bu çerçevede 1961 yılında Silopi'de Abdülkadir Ökten, Faik Bucak, Ömer Turan, Sait Elçi ve bir grup Kürt ileri geleni "Kürdistan Demokrat Partisi Mesullüğü" adı altında gizli bir siyasi birim oluşturdular. Bu birim, Türkiye dışındaki başta Barzani'nin önderliğindeki Irak Kürdistan Demokrat Partisi olmak üzere diğer Kürt örgüt ve gruplarıyla yakın temas içerisine girerken; bir kaç yıl sonra kurulacak olan partinin de ilk adımı oluyordu.
ant yayınlarıKitabı okudu
DERSİM TEDİP HAREKÂTI
Kozluca Muharebesi adıyla anılan bu çarpışmada Seyyid Rıza çemberi yarmayı başarırken küçük karısı Besi, oğlu Şeyh Hasan ve bin kadar adamını kaybetti.Seyyid Rıza’nın yakalanması bazı kaynaklarda ise “teslim oldu” veya “yakalandı” şeklinde verilmektedir. Seyyid Rıza tutuklanmasının peşi sıra yargılandı ve aralarında küçük oğlu Reşik Hüseyin, yeğeni Yusufhan aşireti reisi Kamber ve Kureyşan aşireti reisi Seyyid Hüseyin’in de aralarında bulunduğu 10 arkadaşıyla birlikte 10 Kasım 1937 tarihinde idama mahkum edildi.
Sayfa 138Kitabı okudu
Sovyet yetkililerinin sürekli baskıları karşısında bunalan Kadı Muhammed, bir ara "hastanın, doktorun tavsiyesine uyması gerekir" diye geri adım atma yoluna girdiyse de, Amcasının oğlu Seyfi Kadı ve Başbakan Hacı Baba Şeyh, şiddetli bir direniş göstererek, Azerilere teslim olmaya razı olmayacaklarını söylediler. Kürtlerin bu zayıf durumu sonucunda eğer güçlü bir devlete katılınması gerekiyorsa bunun da Azerbaycan’a katılmak yerine yeniden İran'a katılmak yolunda olacağını da belirtiler. Bu sert tartışma ve görüşmelerden sonra, Sovyet yetkilileri, konuyu Bakü'ye sormaya karar verdiler. Sonuçta, Bakü’den, "Kürtler kendilerine özgü bir hükümet kurabilirler" yanıtı geldi; Ayrıca, Kadı Muhammed'e bir de siyah makam arabası hediye edildi. Ancak, bu görüşmelerin hemen ardından, Meyanduwab bölgesinde Kürtlerle Azeriler arasında bir çatışına ortaya çıktı. Genişlemeye yüz tutan bu çatışmanın önlenebilmesi için, Kadı Muhammed bölgeye gitti ve çatışmanın büyümesini engelledi.
ant yayınlarıKitabı okudu
Evlerin nasıl yakılıp yıkılacağı konusunda, bir el kitabı bile bastırılarak askeri birliklere dağıtıldı, "Tunceli bölgesinde yapılan eşkiya takibi hareketleri, köy arama ve silah toplama işleri hakkında kılavuz" isimli bu kitapçıkta "evlerin nasıl yakılacağı" dahi ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Kitapçığın "Köyde eşkiya
alan yayıncılıkKitabı okudu
143 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.