Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hüsnü Aksoy

Hüsnü AksoyDüşün ve Aşkın Gizemi yazarı
Yazar
7.2/10
6 Kişi
14
Okunma
1
Beğeni
640
Görüntülenme

Hüsnü Aksoy Sözleri ve Alıntıları

Hüsnü Aksoy sözleri ve alıntılarını, Hüsnü Aksoy kitap alıntılarını, Hüsnü Aksoy en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hiçbir kavramın bitmiş, artık değiştirilemeyecek, kendisine bir şey eklenemeyecek ya da çıkarılamayacak türden mutlak bir tanımı yapılamaz.
Aşkın deliliği, doludizgin akan bir nehire benzer, akışının hızını, yönünü ve şiddetini kestirmek çoğu kez olanaksızdır. Bir kez kapınca yüreğini, içinde aktığı vadinin derinliğine uyarsın çarçabuk. Süreci dizginleme boşuna; ya önünde çıkan kayaya çarpıp parçalanırsın ya da tadına doyum olmaz güzel bir kıyıya varıp, yeni maceraların ortaya çıkarttığı heyecanları ve coşkuları yaşarsın. 
Reklam
Biraz uzun oldu ama:
Don Kişot’un, düş ile gerçeklik arasındaki çatışmanın yol açtığı karmaşık süreçler içinde oluşan bir tip olarak şu özellikleri taşıdığı söylenebilir: -- Don Kişot varolan kaba gerçeklikle, tek yanlı  kişiliklerle, bir örnekli davranışlarla, standart tepkilerle, değişmez değerlerle çatışan ve onları aşan serüven ruhuna, macera tutkusuna
-- Yaratıcı fikirlerin kaynağı bilinçaltıdır. -- Yaratıcı fikirler, kendilerini bilinçaltından bilince sezgiler vasıtasıyla vurur.  -- Sezginin oluşabilmesi için, bilinçaltının serbest biçimde işlemesi gerekir. -- Bunun için de, öncelikle bilincin bilinçaltı üstünde kurmuş olduğu baskı ve kontrolün gevşetilmesine yönelinmelidir. -- Kısaca, yaratıcılığın temel koşulu bilinçaltının yeterince özgürleşebilmesidir.
Giriş bölümünden:
Şimdi dönüp geriye bakıp, bir aşkın hangi açılardan ve ne oranda özgürleştirici olup olmadığı sorusunu sorduğum zaman, eski ve yeni kişilikler arasında ortaya çıkan olumlu farklılıklar, aşkın kişilikleri nasıl dönüştürüp farklılaştırdığı sorusuna bir cevap gibiydi. Bir aşkın özgürleştirici gücü, kendisine kaynaklık eden ilişkileri üreten, biçimleyen ve taşıyan kişilikler üzerindeki dönüştürücü etkisinde kendisini ortaya koyuyordu. Herhangi bir aşk, kişilikleri geliştirerek, farklılaştırıp yeniden biçimlendirerek zengin, çok yönlü ve yaratıcı kişilikler yaratma potansiyelini kendinde ne oranda taşıyorsa, biliniz ki o oranda özgürleştiricidir.
Dar anlamıyla empati, kendine karşıdakinin penceresinden bakıp, onunla içsel ve dolaysız bir bağ kurarak, kısmi bir örtüşme içine girmesini dile getirir. Bu kısmi örtüşme içinde kendimizi karşıdakinin gözüyle görme, onun yüreğiyle hissetme, kulağıyla işitme olanağı buluruz. 
Reklam
Düşün gerçekle örtüşmesi demek, düşün ölüm ilanını vermek demektir. Oysa düşün gizemi, bu gizemin sır dolu büyülü etkisi, düşün gerçekle yapmış olduğu dansta ortaya çıkar.
Uygarlık, yapay tutkuları, benmerkezci güdüleri, bencil arzuları güçlendiren; bu yoldan insan yapısını bölüp, tek yanlı kılan; yetenek ve becerilerini köreltip, üretici ve yaratıcı gücüne sınır çizen özellikler gösterdiğinden, empatiyi zayıflatmış, gücünü ve etkisini azaltmıştır. Bugünkü biçimiyle empati duygusu, gelişmiş, olgunlaşmış ve yetkinleşmiş uygar insanda değil, henüz yeterince bozulmamış gençlerde, saf ve yalın haliyle çocuklarda, feminal değerlerini koruyabilen kadınlarda karşımıza çıkar. Geriye kalanlarda ise empati duygusu, yerini yapay tutkuların, bencil duyguların biçimlendirdiği antipatiye ya da tek yanlı duygulanımları içeren sempatiye terketmiştir.
Empati; cins, ırk, etniside, ulus ayrımları çerçevesinde bölünmüş olan insan türünün birliğini olanaklı kılan bir insan sevgisi biçiminde de karşımıza çıkabilir. Söz konusu farklılıkları ikinci  planda tutan bir içsel bütünleşme, dolaysız bir bağ, kısmi bir örtüşme ancak empatiyle olanaklıdır. Empati farklı cinsiyete, ırka, etnik ya da ulusal kökene sahip olan kesimler arasında oluşan ortak yanları geliştirir, farklılıkları zenginleştirir, çeşitlilik kazandırır.
Don Kişot, aşkı yaşamının merkezine alacak kadar duyarlıydı. Aşksız yaşamı, “yapraksız ve meyvesiz ağaca” benzeten kahramanımız, aşkın tükendiği yerde, ruhun da bedenden ayrılacağına inanırdı. Kaba cinsel hazların, tutkuların çeşitlenmesinin, farklılaştırılmasının, en çoklaştırılmasının peşinde koşan, birbirlerini yatağa atmak için insani değerleri ucuz bir şekilde tüketebilen postmodern bireyin tersine, Don Kişot karşılıksız, hiçbir çıkar beklentisi içinde olmadan, gerekirse yıllarca bekleyerek, uğrunda her tehlikeyi göze alacak biçimde seviyordu Dulcinea’sını. 
Reklam
Düş, içeriğinin derinliği açısından aşkı aşıp kuşatmasına karşın, dönüştürücü ve sürükleyici, vurucu ve sarsıcı gücü açısından aşkın gerisinde kalır. Bu çerçevede bakıldığında, düşün yaratıcı gücüyle aşkın özgürleştirici gücü, kimi noktalarda birbirlerini koşullayıp tamamlasalar da, iki duygulanım biçimi özdeş değildir. 
Aşk, sonsuz bir enerjinin, kendini arada bir farklı yerlerde, değişik biçimlerde, farklı kişiliklere yönelik olarak sık sık dışavurumu gibidir. Her çöküşün ardından gelen diriliş, her yıkılışın ardından gelen başkaldırıyı simgeler. Aşık olduğumuz zaman, verili gerçekliği dönüştürmenin, bu dönüşüm içerisinde kendimizi yeniden yapılandırmanın gücünü ve enerjisini buluruz.
Tümüyle gösteri toplumuna dönüşmüş olan çağdaş  kapitalizmde her şey kısa bir süre sonra, doğal içeriğinden ve üstlenmesi gereken olağan işlevlerinden arındırılır, hızlı bir biçimde gösteri toplumunun normlarına göre işleyen, yeni içerikler  kazanmış, yeni işlevler üstlenmiş bir göstergeye dönüştürülür. Bu dönüşümün ortaya çıkardığı yabancılaşma, kendini en çarpıcı biçimde, cinselliğin metalaştırılmasında  ortaya koyar. Cinselliğin metalaştırılması denilince de, kadın bedeni, kadının özgür isteğine karşıt olarak, erkek arzularına göre biçimlendirilerek yeni içerikler kazanması, yeni ve farklı işlevler üstlenmesi anlaşılmalıdır.
Sezgi, bilinçaltının yanı sıra, parçası oldukları kişiliğin içinde biçimlendiği kültürden beslenir. Dolayısıyla kültürel donatımı yüksek, zengin ve çok yönlü kişiliklere sahip bireylerin sezgileri, bu özelliklere sahip olmayan bireylere göre daha derindir, yoğundur ve  yaratıcı gücü daha yüksektir. Ayrıca zengin ve çok yönlü kişiliğe sahip bireyler, diğerlerine oranla sezgilerini geliştirip yetkinleştirmede daha ustadırlar.
Picasso’ya göre, bir tabloda işlenmiş ve olgunlaştırılmış desenler, önceden sanatçının bilinçaltında ham olarak durur. Potansiyel bir güç, yaratıcı bir giz olarak saklı duran bu güç, yaratmanın hammaddesini oluşturur.
124 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.