︎Güzel ve etkili konuşurdu.
︎Tatlı dilli güler yüzlü idi.
︎Sabırlı ve alçak gönüllüydü.
︎Eğitim ve davette şiddete karşıydı.
︎İlimde ciddi ve samimi olunmasını isterdi.
︎Anlatmak istediği bir konuya soru sorarak başlardı.
︎Olayları hikâyeleştirir, örnekler verir, benzetmeler yapardı.
︎Şekiller çizerek anlattıklarını zihinlere resmederdi.
Eğitim ve öğretimde kolaydan zora doğru bir metot takip ederdi.
︎Sorulan sorulara bıkmadan cevap verirdi.
︎Soru soran kimsenin ihtiyacına göre çözümler önerirdi. ︎Beğendiği soruyu överdi.
︎Kişinin seviyesine göre cümleler kurardı.
︎Karşısındakinin yüzüne bakarak konuşurdu.
︎Anlatımlarında “beden dilini” de kullanırdı.
︎Sözlerini zaman zaman yeminle pekiştirirdi.
︎Müjdeleyiciydi, nefret ettirilmesini istemezdi.
︎Hakkında bilgisi olmadığı konuda konuşmazdı.
︎Söyleyeceklerini ortam müsait olduğunda söylerdi. ︎Konuşmasına kısa ve özlü bir giriş yapardı. ︎Konuşmalarında sebep-sonuç ilişkisi kurardı.
︎İnsanları düşünmeye teşvik eder, onları güzel ahlaka çağırırdı.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem buyurur ki:
“ İnsanları doğru yola çağıran kimseye, kendisine uyanların sevabı gibi sevap verilir , Ona uyanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmez .”
Subhanallah! Ne büyük bir mükâfat! Ne büyük bir ödül! Siz bir insanı İslam’a kazandırdığınızda onun işlemiş olduğu tüm ameller hiçbir eksiltme olmaksızın size de verilecektir. Bu ne manaya gelmektedir?
︎O, Allah için bir namaz kılsa sizin hanenize otomatik man “Bir namaz” sevabı yazılacaktır. Allah için oruç tutsa “Bir oruç” sevabı hemen sizin he sabınıza aktarılacaktır. Vs...
Bu birazda şuna benzemektedir: Bir ana bayii düşünelim. Bu ana bayii ülkenin birçok bölgesine şubeler açıyor, açtığı şubelerin adedi onları buluyor. Şimdi şubeler iş yaptıktan sonra o ana bayiinin iş yapmaması önemli midir? Böyle bir bayii her ne kadar iş yapmasa da şubeleri iş yaptığı sürece ayakta kalmaya devam edecektir. İşte davetçide olaya böyle bakmalıdır. Kendisi çok fazla bir şeyler yapamasa da şubeleri çalıştığı sürece her daim karda olacaktır. Unutmayalım ki kazandığımız her insan bizim birer şubemiz mesabesindedir. Davamıza kazandırdığımız her fert bizim için para basan bir darphane gibidir.
Aişe annemiz anlatır:
Vefatlarından sonra içerisine Rasûlullah’ın ve babamın defnedildiği evime girerken “Nasıl olsa burada yatan eşim ve babamdır” der ve dış elbiselerimi rahatlıkla çıkarırdım. Ama ne zaman ki yanlarına Ömer de defnedildi, yemin olsun, Ömer’den hayâ ettiğim için o odaya artık hep üzerimde dış elbisem olduğu halde girdim.” (İmam Ahmed)
Bir ölüden hayâ etmek, sanki seni görüyormuş gibi onu dikkate alarak ondan utanmak da ne demek?
Acaba bu rivayeti bugünün kızları, kadınları anlayabilir mi?
"İnsan, elini veya ayağını sıcak suya ilk dokundurduğu anda önce biraz acı çeker, sonra zaman içerisinde eli o sıcaklığa alışır.
KALP de kendisine zarar veren şeylere ilk muhatap olduğunda önce biraz zarar görür, sonra zaman içerisinde ona alışır. Bu gün kalbimize zarar veren nice şeyler var:
• Televizyon
• İnternet
• Gıybet mahalli olan gereksiz oturumlar
• Boş birliktelikler...
Tüm bunlar, manevî açıdan kalbimize ciddi anlamda zarar veren şeylerdir. Ama birkaç kez bunlarla hem dem olunca kalbimiz onlara alışıyor ve artık onlardan gelen zararları "hissedemiyor". Tıpkı elimizin sıcak suyu zamanla hissedemediği gibi...
Bir şeyin kalbinize zarar verip-vermediğini bilmek istiyorsanız, bir süre ondan uzak kalın ve sonra tekrar ona bakın. İlk gördüğünüzde -eğer fıtratınız bozulmamışsa- ondan rahatsız olacaksınız. İşte bu şey, böylesi bir durumda kalbiniz için zararlıdır, ondan uzak durun.
Birisi alışmıştır; artık hissetmez. Diğeri alışmadığı için rahatsızlık duyar.
Tavsiyem; kötülüğü terk etmek için uğraş vermektense, kötülüğe hiç alışmamak daha kolaydır."
Tevbenin kabulü için gereken şartları, tevbenin kabulünde Salih amellerin önemini, gerçekten / samimiyetle tevbe etmiş olmak için ne yapmamız gerektiğini delilleriyle, açık-anlaşılır bir dille anlatan 32 sayfalık, makale gibi bir eser.
İhtilaflı konular bir kenara yazarın bu kitabında katılmadığım fikirleri ve eksik ifade edilen bazı yerler var.
<Elbette ki Kur’ân’ın avam tarafından anlaşılamayacak yönleri vardır. Bu doğrudur; ama bunlar genele bakıldığında Kur’ân’ın çok az bir kısmını teşkil etmektedir.>
Kur'an'ın mealini okuyan harhangi biri okuduğu
Kitap, küçük çaplı ve sayfa sayısı az olduğundan sıkılmanız pek mümkün değil. Üstelik Tevhidi öğrenmek için çabalayan herkese tavsiye edebileceğim en iyi kitaplardan birisi. Tevhid; La ilahe illallah demektir ve "La ilahe illallah" Allah'tan başka "hiçbir" ilah'ın olmaması anlamına gelir. Bu yüzden kitabın içeriğinde Tevhidi öğrenirken dikkat edilmesi gereken hususlardan titizlikle bahsedilmektedir. Ben severek ve bu kitapla ilmimi arttırarak okudum. Hamdolsun. Sizlere de özellikle okumanız için tavsiye ediyorum ve kitabın içeriğinden iki hadis ile yorumumu sonlandırıyorum.
* "La ilâhe illallâh diyen ve bununla Allah'ın vechini (yüzünü) arzulayan kimseye, Allah cehennemi haram kılmıştır. (Buhari, 425)
* "La ilâhe illallâh deyip de sonra bu söz üzere ölen her kul, muhakkak ki cennete girer. (Buhari, 5827)