İsa Parlak kitaplarını, İsa Parlak sözleri ve alıntılarını, İsa Parlak yazarlarını, İsa Parlak yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İsa Parlak / Oğul Balı.
1955 yılında Ankara'da doğan, İsa Parlak 1976 yılında Ankara Üniversitesi siyasal Bilgeler Fakültesini bitirdi. Lisansüstü eğitimini TOAİ Enstitüsünde tamamladı. Kaymakamlık ve Vali Yardımcılığı yaptıktan sonra, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliğine atandı. Batman ve Isparta valiliği yaptı.
Romanlarımız, türkülerimiz, hikayelerimiz, şiirlerimiz neden acılı? Anadolu'nun toprağı mı acıyla yoğruldu, yoksa üzerinde yaşayan Türk milletinin içine düştüğü durum mu buna bizim mecbur ediyor. Bir dönem romanı olan Oğul Balı; Kurtuluş Savaşı'nın hemen sonunda ortaya çıkan Şeyh Sait ayaklanması ile başlayıp 1960 ihtilaline kadar süren süreçte, bir Anadolu kasabasında, neneden toruna devam eden hikayeyi anlatmaktadır.
Düşman yurttan atılmasına, yeni devletimizin kurulmasına rağmen, ülkemizin içinde bulunmuş olduğu yoksulluk, yazar tarafından Zemep Kadın ve torunu Yusuf Ali özelinden anlatılmaktadır. Aslında anlatılanlar, Anadolu'da her köy ve kasabada o dönemde yaşanabilecek şehitlerimizin arkasından kalanlar, gazilerimizin zor durumları, özellikle kadınların çocuklarını yetiştirebilmek için verdikleri mücadele acıyla yoğrularak anlatılmıştır. Sayfalar arasında, ağlamamak için okuyucuyu zorlayacak, sahneler mevcuttur. Her şeye rağmen, devletimize sahip çıkmak, milletimizin gelişmişlik düzeyini yükseltmek düşüncesi işlenmektedir.
#Kitapşuuruinsanlıkşuurudur.
Oğul Balıİsa Parlak · Post Yayınevi · 20231 okunma
Edebiyat güçlü bir silahtır. Aynı zamanda iyi de bir seyyahtır. Ne mekân anlar ne zaman. Hiçbir mahkûm yoktur ki edebiyatın satır aralarında gezip de onu içeride tutacak bir zindan olsun. İşte biz de hapsedilemeyecek olan o mahkûmlarız. Bugün oturduğumuz dört duvar odanın sınırlarını aşıp özgürlüğe gideceğiz.
Bir koranavirüsüdür almış başını gidiyor. İnsanlar hastalığa yakalanmamak için evlerine kapanmış salgının geçmesini bekliyor. Bu süre içerisinde de güneş gönül çelen gibi herkesi dışarı davet ediyor. Ancak sağlıklı bir yaşam için bir müddet evde durmamız hem bizim, hem sevdiklerimizin hem de milletimizin selameti için elzem durumda. Peki, hiç mi dışarı çıkmayacağız? Şöyle güneş tepedeyken gezinmeyecek, soğuk rüzgârı bağrımızda, kuşların sesini kulağımızda hissetmeyecek, gelecek güzel günlerin müjdecisi gün doğumlarını gözlerimizle görmeyeceğiz? Elbette göreceğiz, elbette gezeceğiz. Nasıl mı? Atlayın Doru atımın terkisine Anadolu’nun bozkırlarında bir gezintiye çıkıyoruz.
Devamını okumak için millidusunce.com/suruye-kurt-gib... ziyaret edebilirsiniz
Kendisi de Anadolu’ya gitmek istediğini annesine söylediğinde o her seferinde:
– Hayır diyordu, hayır! Dört sene savaştın. Ne geçti eline? Memleketin eline ne geçti? Biraz da başkaları savaşsın. Senden başka kimim var benim? Hem ben artık torun sevmek istiyorum.
Annesine bir şey diyemiyordu.
İzmir henüz işgal edilmemişti ama İngilizlerle
Kendisi de Anadolu’ya gitmek istediğini annesine söylediğinde o her seferinde:
– Hayır diyordu, hayır! Dört sene savaştın. Ne geçti eline? Memleketin eline ne geçti? Biraz da başkaları savaşsın. Senden başka kimim var benim? Hem ben artık torun sevmek istiyorum.
Annesine bir şey diyemiyordu.
İzmir henüz işgal edilmemişti ama İngilizlerle
Seferberlik, Türklerin tarih boyunca başından eksik olmayan bir yanı hüzün, acı, keder, ayrılık, yokluk, özlem, gözyaşı bir yanı da kahramanlık, vefa, sevda, karşılıksız sevmenin adı. İsa Parlak’ın Seferberlik romanı ise işte bu Türk’ün hayatından eksik olmayan seferberlik üzerine yazılmış tarihi bir roman bir dönemi anlatıyor.Birinci Dünya Savaşı