İsmail Parlatır Sözleri ve Alıntıları
İsmail Parlatır sözleri ve alıntılarını, İsmail Parlatır kitap alıntılarını, İsmail Parlatır en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kara cümle: matematikte dört işlem.
Afur tafura gelmemek: gurur ve kibir satanı sevmemek.
Ağır ezgi/endam, fıstıki makam: yavaş ve dengeli, kendini sıkmadan.
Yargı yayınları
Türkçe mi Osmanlıca mı?
Bazıları, bu lisanı Türkçe,Arapça,Farsçadan mürekkep bir lisan olmak üzere göstermek istiyorlarsa da bu iddia-fikrimizce- muvafık değildir.Dilimizin aslı Türkçedir.
*Kâzım Nami
Musâhabe-i Edebiyye-55
Tevfik Fikret, "Musâhabe-i Edebiyye-55 başlıklı yazısında gelenek hakkındaki görüşlerini bir sefer daha Türk dilindeki o yıllarda Ö.Seyfettin ve arkadaşları tarafından yapılmak istenen Türk dilindeki sadeleşme hareketine karşı çıkarak şöyle belirtmektedir:
“Fakat maksadımız lisanın bu cihetteki terakkisinden değil. Osmanlıcanın sadeleşmedeki meyl-i hâzırından bahsetmek idi. Biz buna "tasfiye-i lisân" diyoruz ve görüyoruz ki bunun için çalışanlar da buna başka nam vermiyorlar. Tasfiye-i lisân... Vakıa fena bir unvan değil. Lâkin hangi lisan ve nasıl tasfiye edilecek? Osmanlıcanın yüzlerce seneden beri alışmış olduğumuz Arabî ve Fârisî kelimelerini, terkiplerini kaldırarak yerine Türkçelerini koymak suretiyle mi? Bu epeyce bir zaman için tevlîd-i garabet ve müşkilât etmekten başka bir şeye yaramaz ve o müddet içinde, lisanımızın şu haliyle devam ve tevessüünden doğabilecek istifadeler mahvedilmiş olur. Atacağımız kelimelere iyi halefler bulup bulamayacağımız da başka mesele. Doğrusu muhafazakârlığın o kadar taraftarı değilim. Fakat insan istiyor ki yapılan şey bozmaktan ibaret olmasın”
Bizim tavuk bir yumurta yumurtlar, yedi mahalle duyar; elin kısrağı küheylân doğurur, hiç sesi çıkmaz.
Sayfa 197
CİM KARNINDA BİR NOKTA
Cim karnında bir nokta:
1- Hiçbir bilgisi olmayan, cahil
2- Beceriksiz, acemi, toy.
Sayfa 242
Yarım kalmıştı hikayemiz,
Göçmen kuşları gibi gelip geçtin bu şehirden,
Belkide hayatımdan..
Fare deliğine sığmamış, bir de kuyruğuna kabak bağlamış.
Türkçe’ye yabancılar değil, yalnız kendi kaidelerimiz hâkim olmalıdır.
Nazım Hikmet
Sayfa 510
Recaizâde Mahmud Ekrem
Gül hazîn sünbül perişân, bağ-ı zârın şevki yok
Geldi ammâ neyleyim sensiz bahârın şevki yok
Gül hüzünlü, sümbül darmadağınık, bahçenin neşesi yok
Geldi ama neyleyim sensiz baharın şevki yok
Nasıl yok? Aşksız kalp olur mu?
Sayfa 56Kitabı okudu
Tevfik Fikret başka bir yazı dizisi olan “Hafta-i Edebî-5” başlıklı yazısında da geleneğin küt taraftarlarının Dekadan ithamlarının kendisi ve Servet-i Fünûn sanatçılarına dolayısıyla da Türk edebiyatına nasıl bir zarar verdiğini şu sözleriyle dile getirir:
“Efendi Hazretleri emin olmalıdırlar ki "Dekadan meselesinin ortaya çıkması terakkimizi hızlandırmadı, yavaşlandırdı..." ise bunun vebali o meseleyi ortaya çıkaranlara, o şakayı edenlere aittir. Ve ben zannetmem ki -o şakanın bütün acılıklarını tadanlar, yani şu zavallı bîgünah dekadanlar içinde- bugün kendilerinin tenezzülen itale buyurdukları dest-i iltifatı itecek kadar âdâb-ı ihtiramdan bîhaber bir şahıs mevcut olsun; fakat ummam ki- yine bunların arasında- o ele bûse-i kabul vazedecek kimse de bulunsun!”
“Ancak, dilin kuru bir kurallar yığını değil, estetik bir yapı olduğu, yüzyıllardan süzülen deyimleriyle, atasözleriyle, şiir, hikaye, roman ve masallarıyla, sanatçıların elinden çıkan yüksek düzeydeki eserlerle estetik olgunluğa ve mükemmelliğe ulaştığı unutulmamalıdır.”
“Gerçi dil devriminin uygulamasındaki bazı yönlendirme yanlışları ve aşırı özelleştirmecilik yolundaki zorlamalar dolayısıyla, dilimiz, 1940’lı yıllardan sonraki akışında bazı dalgalanmalara ve tıkanmalara uğramıştır. Bu yüzden de Türkçenin yapı ve işleyişine aykırı bazı kelimeler ve şekiller ortaya çıkmıştır. İfadede, anlamı şekle kurban eden kısırlaştırmalar görülmüştür.”