"Şu ağaç kimbilir ne fırtınalı günlerden geçti,"dedi Küçük Ejderha.
"Evet,"dedi Büyük Panda. "Yine de güç ve güzellik kazanmış şekilde hala burada duruyor."
-"Hangisi daha önemli," diye sordu Büyük Panda. "Yolculuk mu yoksa varacağın yer mi?"
-"Sana kimin eşlik ettiği," dedi Küçük Ejderha.
Yolculuğun boyunca aldığın her karar seni gitmek istediğin yere yaklaştırır ya da oradan uzaklaştırır.
Sevgi sebep gerektirmez.
Bazı insanlar mum gibidir. Başkalarını aydınlatmak için kendilerini yakarlar.
Büyük Panda ve Küçük Ejderha'nın dört mevsim süren yolculuğunu okuyoruz. Yolculuk zaman zaman zor oluyor ama yol arkadaşın iyiyse işte bunu görmüyorsun bile. Cok güzeldi ya kitap.
#parlakmeltemkitapligi
Big Panda and Tiny Dragon | Büyük Panda ve Küçük Ejderha
Goodreads: 4,4/5
1000kitap: 9,6/10
5/5
“Cesur ol.
İlk tanışmanın seni nerelere götürebileceğini asla bilemezsin.”
Daha önce duymamış olmama rağmen bir süredir kitap bloğumda sürekli karşıma çıkan bir eserdi. Kitabı araştırdığımda da Küçük Prens tarzında olduğunu düşünmüştüm. Elime ilk aldığımda da aynı kanaate vardım; çizimlere de yer verilmiş kitapta. Fakat okuyunca eserin Küçük Prens’ten biraz daha farklı olduğunu gördüm. Çapraz bir teknikle yazılmış eser. Dili oldukça sade, bir çocuğun da rahatça okuyabileceği bir kitap. Fakat çocuklardan ziyade yetişkinlerin okuması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum. Çünkü kitapta verilen mesajlar, çocuklardan ziyade bence yetişkinlere hitap ediyor. Yetişkinlerin eserden edineceği düşünceleri, bir çocuğun edinebileceğini zannetmiyorum. Bu nedenle, ‘her çocuğun okuması gereken bir eser’ olarak değerlendirmiyorum. Tam tersine, kitaptaki mesajları tam olarak alabilmek için belirli bir bilinç düzeyinin üstünde olması gerektiğini düşünüyorum okurun. Bana göre; her yetişkinin okuması gereken bir eser, tam bir başucu kitabı. “Okudum, bitti.” diyerek rafa kaldırabileceğiniz bir eser değil. Ara ara elinize alıp sayfalarını karıştırmak isteyeceğiniz bir eser. Ben kitap yorumumu yazmadan önce iki kez okudum kitabı. Ve ara ara da elime alıp sayfalarını karıştıracağımdan eminim. Okuduğunuzda derin düşüncelere dalacağınız, içinizi sımsıcak yapacak bir eser bırakıyorum buraya. Okuyun, okutturun. Keyifli okumalar dilerim.
Çocuk, Köstebek, Tilki ve At gibi sevimli ve insana iyi gelen bir kitap bu..Ve yine aynı o kitaptaki gibi hemen hepimizin başka yerlerde okuduğumuz cümlelerle sade, rahatlatıcı çizimleri, yolculuk fikrini birleştiren bir kitap.
Bana küçük, basit şeylerdeki mutluluğu hatırlatan her şeyi sevdiğim gibi bunu da sevdim. Ama bu tarz kitaplarla kişisel gelişim kitapları arasında ince, zar gibi bir çizgi var sanki. Onu hissetmek bile rahatsız edici. Görmezden gelerek, bu kitaplarından asıl amacının bu olmadığını düşünerek okumak da mümkün, öyle yaptım.
Bir de, şerh koymak zorunda kaldığım iki cümleyi şuraya iliştireyim: “Sevgi sebep gerektirmez.” ve “Bazı insanlar mum gibidir. Başkalarını aydınlatmak için kendilerini yakarlar.”
Sevgi çıkar gerektirmez, ama sebepleri her zaman vardır. O yüzden değil mi ki bazı insanları sevmemeyi seçeriz? (Sadece bir annenin çocuklarına duyduğu sevgiyi buna dahil edemeyiz belki.)
Başkalarını aydınlatmak için kendini yakmak? Çok afili cümle! Bu başkaları için kendi iyiliğinden, mutluluğundan, isteklerinden taviz veren birini canlandırıyor gözümde. Fedakarlıktan çok feda etmeyi hatırlatıyor. Ve son zamanlarda sıkça kullanılan şu toksik kelimesiyle kol kola giriyormuş gibi hissediyorum.
Yani, şu tatlı kitabın içinden bunları mı seçtin denilebilir. Ama toplasanız bir avuç edecek metnin afili olmasından daha çok,nereye doğru köklendiğine bakılması gerektiği gibi küçük bir beklentim var. Ve bu tarz kitapları kızıma da okuduğum için didiklemek zorunda hissediyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?