İnsanlar siyahların beyazlar gibi ahlaki değerleri olmadığını sanıyorlar. Oysa işin aslı öyle değil, oğlum. Beyazlar kadar iyi siyahlar var, bi’ o kadar da zavallılar. İster siyah olsun ister beyaz kimse tek yana meyletmiyor. Herkeste bi’ karışım var aslında. İyi bi’ insanda o karışım çoğunlukla daha iyiye dönüyor.
“Nefret etmek kolaydır, Harry. Siyahlar bi’ şeyi yaptı yapmadı diye bir şeyler oldu olmadı demek kolay ama hayat o kadar kolay değil. Dışarıda hem siyah hem beyaz korkunç insanlar olduğunu gördüm. Siyahların kötülükle bi’ bağları yok. İyilikle de. Bunu aklından çıkarma.”
Çok ama çok yaşlıyım. Onun göremediği yaşlara geldim. Bir insan bu kadar uzun süre yaşamalı mı, emin değilim. Çünkü hayatı yaşamıyorsan sadece tüketiyorsundur, nefes alıp dışkılıyorsundur.
Zaman böyledir..Hele de küçükken .Onaramadığı şey çok azdır, zamanın onaramadığını ya unutursun ya da belli zamanlarda ortava çıkarmak üzere bastırırsın ...
Hikaye Amerika'da "Buhran Dönemi" dedikleri 1930 yıllarında geçiyor. Bu dönemde yaşayan on iki yaşındaki anlatıcı, ailesi ile birlikte küçük bir kasabada yaşıyor. Bir gün kız kardeşi ile beraber ormanda kaybolurlar. Geceye kalmışlar, yolu kaybetmişlerdir. Karanlıkta yürürlerken ilk siyahi bir kadının cesedini görürler. Sonra da Keçi
Öncelikle herkese kitabın başlarda bir Bülbülü Öldürmek havası sezdirdiğini fakat sonradan aslında başka başka farklılıklar ve olaylarla Ormanın Derinliklerinde’nin karanlık bir yöne evrildiğini söylemek istiyorum.
Bölgenin polis memuru olan bir babanın çocuklarının ormanda öldürülmüş bir kadın bulmalarıyla olayların içinde buluyorsunuz kendinizi bir anda. Sonrasında bölgenin ırkçı insanlarına karşı memurun cinayeti adaletli bir şekilde çözmek için çabalarını okuyorsunuz ve bunu okurken de oldukça sinirleniyorsunuz. Kitapta sadece cinayet, ırkçılık yahut büyük buhranın ele geçirdiği dönem yok. O dönemin çerçevesini yazar öyle güzel çizmiş ki, çok değil geçen yüzyılın ortalarına doğru yaşanıyor olaylarımız ve biz ana karakterimiz artık çok yaşlı bir adamken onun ağzından okuyoruz. 1860’larda Amerikan İç Savaşı bitmişti ve Lincoln kölelerin alınıp satılamayacağı bir düzen kurmaya çalışmıştı ama içeride, insanların bilinçaltından siyahileri kendinden aşağı görme öyle yer etmiş ki, yıllar sonrasında bile kitabımızda capcanlıydı.
Kitapta hassas noktalar olduğunu düşünüyorum, ben okurken bazı noktalarda çok üzüldüm, kızdım. İçimin acıdığı da oldu kesinlikle. Çaresiz de hissettim Jacob gibi.
Severek okudum. Birkaç günde bitti. Zaman zaman kısa anlar da olsa sıkıldım ama özellikle son yüz sayfası bir solukta okundu çünkü olaylar artık insanın nefesini tutacağı bir yerdeydi. Böyle akıcı, karanlık ve birtakım gerçekleri çarpacak bir şey okumak isterseniz; Ormanın Derinliklerinde sizin için bekliyor olacak.
Joe R. Lansdale'in "Ormanın Derinliklerinde" adlı romanı salt bir gerilim ve gizem öyküsü değil. aynı zamanda ahlaki çatışmalar, ırkçılık, yoksulluk gibi toplumsal sorunları da ele alan bir eser. Roman, dönemin ırkçılık ve ayrımcılık sorunlarını vurgularken, aynı zamanda insan doğasının karmaşıklığına, adalet ve adaletin yerine