Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kevin H. O'Rourke

Kevin H. O'RourkeGüç ve Refah yazarı
Yazar
Derleyen
Editör
10.0/10
2 Kişi
5
Okunma
0
Beğeni
384
Görüntülenme

Kevin H. O'Rourke Sözleri ve Alıntıları

Kevin H. O'Rourke sözleri ve alıntılarını, Kevin H. O'Rourke kitap alıntılarını, Kevin H. O'Rourke en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Coen'in vazifesine koyulduktan hemen sonra yöneticilerine beyan ettiği "ticaret olmadan savaş, savaş olmadan da ticaret yapamayız” cümlesi, merkantilist çağda savaş ile ticaret arasındaki ilişkinin doğru ifadesidir ve Coen ikisinde de aynı derecede kıyıcı ve yetenekli olduğunu ispatlamıştır.
Sayfa 227 - Vereenigde Oost-Indische Compagnie (VOC) (Birleşik Doğu Hindistan Şirketi) genel valisi Jan Pieterszoon CoenKitabı okudu
ABD Parlamento Komitesi’nin yollar ve araçlar üzerine hazırladığı 1876 raporunda açık açık şöyle deniyordu: “Pasifik Okyanusu, bizim ile ticaret, medeniyet ve Hristiyanlık için bize bakan yüzlerce milyon Asyalı arasındaki geleceğin büyük anayolu olan (...) bir Amerikan Okyanusudur".
Sayfa 470Kitabı okudu
Reklam
1910'dan beri Japon kontrolü altındaki Kore'de, yarımadaya 12 Ağustos 1945'te başlayan Sovyet istilasının ardından 38. paralelin kuzeyinde komünist rejim kuruldu. Ho Chi Minh, bu tarihten üç hafta kadar sonra bağımsız ve komünist bir Vietnam Cumhuriyeti'ni ilan etti ve bir sonraki yıl başlayan Fransızların Viet Minh güçlerini bozguna uğratma çabalarına karşı başarılı bir direniş ortaya koydu. Dünya tarihi için daha önemlisi, Çin'de çoktandır devam eden iç savaşın Mao Zedong'un Komünist Partisi'nin 1949'da anakarada iktidarı ele geçirdiğinde sona ermesiydi. Dünyanın en kalabalık nüfuslu ülkesi artık Asya'nın en doğu ucundan Orta Avrupa’ya uzanan komünist blokun bir parçasıydı.
Sayfa 569Kitabı okudu
Avusturya'ya, yetecek kadar eğirme fabrikalarıyla son işleri ve kala kala birkaç dokuma tezgâhı kaldı. Aynı zamanda dokuma fabrikalarının bulunduğu Çekoslovakya da yavru eğirme sanayisine koruma sağlıyor ve dolayısıyla Avusturya ipliğinin doğal pazarının yolunu kesiyordu. Avusturya'nın meşhur tabakhaneleri, deri ve tabaklama maddeleri kaynaklarını kaybettiler; Alplerdeki demir fabrikası kömürünü kaybetti -eski kömür yataklarının aşağı yukarı yarısı Çekoslovakya ve Polonya'ya gitti. Çekoslovakya eski Avusturya sanayilerinin büyük bölümünü içine alıyordu ama ürünlerini tüketecek kadar nüfusu yoktu.…. Slovakyaʼdaki sanayiler Budapeşte’den aldıkları yardım ve destekten dolayı çürüyüp gittiler.
Sayfa 525 - 1914-1939 Arasında Dünya Ticareti: De-globalizasyonKitabı okudu
İki dünya savaşı arası dönem, artık klişeleşmiş olan “tarih önemlidir" müşahedesinin teyididir. I. Dünya Savaşı, uluslararası ekonomik sistem için etkileyici ve dış kaynaklı bir şoktu. Bu da hemen daha önce var olan abartılı korumacılık eğilimlerini güçlendirmedi. Daha ziyade, doğrudan uluslararası emtia piyasalarının dezentegrasyonuna,
Sayfa 549 - 1914-1939 Arasında Dünya Ticareti: De-globalizasyonKitabı okudu
Japon İmparatorluk Ordusu’ndaki birçok subaya göre, "I. Dünya Savaşı, ekonomik otarşinin ileriki bir çatışmada zaferi garantilemek için gerekli olduğunu gösteriyordu. Bu, kaynak fakiri olan Japonya için şu anlama geliyordu: Eğer ülke, Büyük Güç veya Güçlerle meydana gelebilecek ileriki bir çatışmada varlığını sürdürecekse, bu çok daha büyük ölçüde kendine yeterliliği sağlayacak olan daha büyük bir imparatorluğu gerektiriyordu”
Sayfa 527Kitabı okudu
Reklam
Bu yeni ülkelerin başta korumacı amaçları olmasa bile, savaşlar arasında dünya genellikle korumacılığa kapıldığından, bunların var olması eskiden büyük emperyal gümrük birlikleri içinde ticarete ilave engeller getiriyordu. Üstelik yeni sınırlar çok defa tamamlayıcı sanayileri birbirinden ayırıyor ve bu da geleneksel bölgeler arası işbölümünün bozulmasına yol açıyordu. Sözgelimi, Macaristan savaş öncesi sanayisinin aşağı yukarı yarısını korumuş, ama ormanlar, demir cevheri, su gücü, tuz ve bakırının yüzde 80’inden fazlasını kaybetmişti
Sayfa 525 - 1914-1939 Arasında Dünya Ticareti: De-globalizasyonKitabı okudu
Avrupa ticaret politikaları, Napolyon Savaşları’nın hemen sonrasında adeta her yerde korumacı hale geldi. Bu genel kaidenin ilk istisnaları, 1819'da nispeten liberal ticaret politikasını benimseyen Hollanda ve zaten daha 1797'de ithalat yasaklarını kaldırıp düşük gümrük tarifelerini benimseyen Danimarka gibi küçük ülkelerdi. Liberalleşecek ilk büyük ekonomi, gücün ihracata yönelik kentsel çıkar gruplarına kaydığı Britanya'ydı. 1820’ler ve 1830’lardaki bir dizi liberal reformları, Robert Peel'in -1846'da Hububat Kanunlarını yürürlükten kaldırmak ve emlak sahipleri ve kendi muhafazakâr partisinin çoğunun itirazlarına rağmen Birleşik Krallık'ı tek taraflı serbest ticaret politikasına adım attırmak gibi- çok önemli bir kararı takip etti. Britanya için geçerli olan diğer ülkeler için de geçerliydi. 1846'dan sonraki yıllarda Avusturya-Macaristan, İspanya, Hollanda, Belçika, İsveç, Norveç, Danimarka gibi ülkelerde liberalleşme doğrultusunda başkaca hareketlere tanık olundu. 1850'lerde başlıca Avrupa güçlerinde ortalama gümrük tarifeleri düşüyordu.
Sayfa 472Kitabı okudu
Sör Humphrey Gilbert ve Sör Walter Raleigh gibi, kendilerine Yeni Dünya'da ilk yağmalama akınları ve sömürge projelerini meşgale edinen Elizabeth devrinin kimi önemli kişileri, İrlanda'da işledikleri, ilk ağızda artık aleni vahşet olarak görülen zulümlerle öne çıktılar. J. H. Elliott'un dediği gibi, “İspanyollara göre Endülüs ne idiyse İngilizlere göre de o olan İrlanda, müteakip denizaşırı imparatorluğun kurulmasını mümkün kılacak düşünce ve teknikler için yararlı bir laboratuvar vazifesi görmüştür".
Sayfa 287 - İngiliz İmparatorluğunun Temeli: Ticaret, Yağma ve SömürgeKitabı okudu
Bu olaylarda gelecek Asya milliyetçiliğiyle ilgili alınması gereken ders açıktır. Tokugawa Japonya’sı veya Qing Çin’i gibi güçlü bir birleşik Asya devletinin olduğu yerde, Avrupalılar karşılıklı yararlı ticaretin sınırlarına mahpus kalabiliyordu; ama Asya ülkelerinin, Endonezya takımadası veya Seylan'da olduğu gibi, iç çekişmelerle bölündüğü yerde bir yağmacı Avrupa gücünün yemi olabiliyordu.
Sayfa 240Kitabı okudu
Reklam
Versailles'te Konfüçyüs'ün doğum yeri olan Shantung yarımadasının Japonlara bırakılması kararı, Çin'de Batı'ya karşı infiale ve hayal kırıklığına yol açtı ve Japonya'nın bilahare yarımadayı geri verme kararına rağmen, hadise hem Britanya hem de ABD’de Japonya’ya karşı yaygın bir kuşku yarattı.
Sayfa 526Kitabı okudu
Osmanlı İmparatorluğu, Hindistan'da kendi imparatorluğu aleyhindeki Rusya ve diğer Avrupa güçlerinin planlarına mukabil, kendisini bir koruyucu olarak ayakta tutmayı amaçlayan İngiliz siyasetiyle uzun süren çöküşü boyunca desteklenmişti. Ne var ki 1908 Jön Türk devrimi ve daha sonra İstanbul'daki siyasi değişiklikler, Türkiye'nin 1914'te savaşa Almanya'nın tarafında girmesine yol açtı. Bu, daha sonra imparatorluğun devamı için vahim olduğu ortaya çıkan bir davranıştı. 1914'te Basra gibi stratejik bir limanı ve komşu Osmanlı vilayetini ele geçirmek üzere Hindistan'dan bir İngiliz seferî kuvveti gönderildi ve bunu 1917'de Bağdat'ın ve 1918'de de Musul'un işgali takip etti. Bu şehirlerin merkezî oldukları üç Osmanlı vilayeti ayrı olarak yönetiliyordu ve herhangi bir türden birleşik bir ortak kimliği oluşturuyor görülmüyordu; her ne kadar Bağdat'ın diğerlerinin üzerinde önceliği olsa da. Yarıdan fazlası Şiî, yaklaşık yüzde 20'si (çoğunlukla kuzeyde yaşayan) Kürt ve yüzde 8'i de çeşitli Hristiyan, Yahudi ve diğer azınlıklardan oluşan karma nüfus 3 milyon civarındaydı. Yönetici sınıf ise hem Osmanlı ordusunda hem de mülki idarede önde gelen çoğunlukla Sünnî Araplardı. Şiî ulema ve tüccar toplulukları ve kırsal bölgelerdeki birçok aşiret, çoğunlukla kendilerine tamamen husumetle olmasa bile işkille bakan Osmanlı yöneticilerinden uzakta kalıyorlardı.
Sayfa 557 - Osmanlı İmparatorluğu’nun ÇöküşüKitabı okudu
"Şayet Avrupa dünyaya hükmeder hale geldiyse, bu belki de hükmedilecek bir dünya olduğunu ilk Avrupa'nın fark etmesindendir."
Sayfa 149Kitabı okudu
Kandy ve Makasar’a karşı VOC’un yaptığı seferler, ilk Portekiz modelinden ayrılışı ortaya koyan ve bir asır veya daha uzun bir süre sonra görülecek İngiliz ve Fransız faaliyetlerinin habercisi olan, Asya'daki ilk Avrupa emperyalizminin ilginç örnekleri arasında yer alır. Nitekim Portekizliler, ekseriyetle stratejik mevkilere kaleler ve ticaret merkezleri kurma ve ticarete hakim olma çabasında sadece deniz gücüne dayanmakla yetinirlerken, VOC, küçük hindistancevizi, karanfil ve tarçın gibi ticari malların üretildiği bölgelere fiziki olarak hakim olmak yoluyla tekel gücü teşekkül ettirilmesinde bir adım daha ileri gitmeye hazırdı. Sinnappah Arasaratnam'ın dedigi gibi, "Asya’da Hollanda’nın topraklarının genişlemesi, ticaret politikasının doğrudan bir sonucuydu". Bu hatırı sayılır kazançlar, "Tokugawa inziva politikası"nın Japon gümüş arzının durmasını beraberinde getirdiği ve Hollandalıların da 1661'de Tayvan'dan çıkarıldıkları Uzak Doğu'daki başarısızlıkları daha çok telafi ediyordu.
Sayfa 230Kitabı okudu
Bu karakteristik Avrupa dürtüsü, sadece Avrupa'nın Asya'nın ticari mallarına karşı duyduğu arzudan değil, Kızıldeniz, Basra Körfezi ve Karadeniz girişlerine hangi güç hakim olursa onun insafına kalan coğrafi konumundan da ileri geliyordu. Bu anlamda, Hz. Muhammed Şarlman kadar Vasco da Gama'dan da sorumluydu.
Sayfa 436 - Ticaret ve Sanayi DevrimiKitabı okudu
50 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.