Hastalığın belirtilerini anlatmak istiyorum: Kötülük önce kasiklara yakın bir yerde beliriyor, karakteristik belirtileri az ya da çok güçlü şekilde orada tespit ediliyordu. Daha sonra şiddetli bir şekilde başa vurarak ateş yükseliyor, beyin karıncıklarında, beyin kıvrımlarında ve beyin zarlarında iltihaplar, yüzde yangılarla kızarıklıklar oluşuyordu. Bunların sonucu olarak bazı durumlarda baygınlik, ağır uyku ve uyuşukluğa, bazı durumlarda ise hezeyan, cinnet ve uykusuzluğa neden oluyordu. Daha sonra bütün ağri ve sıkıntılar, iç organları alev alev yakan ve akut iltihaplar çıkaran yüksek ve yakıcı bir ateşle kalpte yoğunlaşıyordu. Bunları kanın kaynaması, zafiyet, keskin ağrı ve sızılar, ölüm iniltileri, sürekli çarpıntılar, nefes darlığı, ağız kokusu, el ve ayakların üşüyüp titremesi ve sonunda ölüm izliyordu. Benim gördüğüm kadarıyla, çoğunu anlatmaktan kaçındığım hastalığın belirtileri bunlardı.
"... Ondan neler çektiğimizi iyi bilirsiniz. Bütün egemenliğimizle gücümüzü ya da elimizde bulunan iki kıtadan birini yitirmek tehlikesiyle karşılaşmıştık..."
Fatih Sultan Mehmet Lesvos'a (Midilli) giderken Troia'dan geçer. Burada Akhilleus, Aias ve diğer kahramanların mezarlarını inceler. Onlara övgüler düzerek şöhretlerine, kahramanlıklarına ve Homeros gibi bir ozan tarafından yüceltilme onuruna sahip olmalarına gıpta etti. O sırada, başını hafifçe sallayarak şunları söylediği rivayet edilir: " Geçen bunca yıldan sonra bu şehirle insanlarının intikamını almayı Allah bana nasip etti. Düşmanlarına boyun eğdirdim, şehirlerini fethettim ve ülkelerini Mysialılarının yağmasına( acımasızca yağmalamak anlamına gelen bir deyim) çevirdim. Hellen, Makedon, Teselyalı ve Peloponnesos soyundan gelenleri biz Asyalılara küstahça davrandıkları için cezalandırdım."
Padişah Edirne de sonbaharı geçirdikten sonra, İstanbul'a geri döndüğünde şehrin iskanı ve imarı için çalışmalara başladı. İllerden halk için ayrılan bütçe ile İstanbul'a; Türkleri, Yahudileri ve Hristiyanlara naklederek yerleştirdi. Yıkılan sur alanlarının tadilatı için çalışmalara başladı.
Şehrin en güzel yerinde seçtiği bir alana kendisine saray yapılmasını emretti. Konumu itibari ile bir zamanlar Rum İmparatorluğun sarayının bulunduğu yeri tercih etmişti.
Sarayın yapılmasında Bizans tutsaklarını kullanmayı emretti. Karşılık olarak yirmiye altı veya daha az bir miktar uygun bulunmuş. Hem bu sayede kontrollerini de sağlamayı düşünmüştür.