Kurgusal metinler ve seyahat yazıları kaleme alan Lindsay Hawdon, okulu bıraktıktan sonra üç senesini dünyayı gezmeye ayırdı. Bu zamana kadar 60 ülkeyi ziyaret eden Hawdon'ın seyahat yazıları düzenli olarak The Sunday Times, the Sunday Telegraph, The Australian ve The L.A. Times'da yayımlandı.
“An Englishwoman Abroad” başlıklı köşesi, Sunday Telegraph'da 2007 yılında kadar devam etti. Bu süreçte tüm kıtaları ziyaret etti, tüm iklimleri tattı. Bu süreçte yaşadıklarını ve tanıştığı kişilerle olan anılarını köşesine taşıdı. The Sunday Times için kaleme aldığı “Have Kids Will Travel” başlıklı yazı dizisinde iki oğluyla birlikte Güneydoğu Asya seyahatindeki tecrübelerine yer verdi. Yakup'un Renkleri romanından ilhamla çıktıkları son seyahatlerinde 7 ülkeyi ziyaret ettiler, 7 rengin peşine düştüler, Independent gazetesinde aylık olarak “The Rainbow Hunters” başlığıyla tecrübelerine yer verdiler ve savaş çocukları yararına çalışan bir hayır kuruluşu için yardım topladılar.
Edebiyat çalışmalarına ve seyahatlerine devam eden yazar iki oğluyla Bath'ta yaşıyor.
Roman; yarı Çingene, yarı Yeniş melez bir çocuğun (Yakup) II. Dünya savaşı sırasında Nazi katliamından, önce ailesiyle, daha sonra tek başına sürdürdüğü kaçış hikayesini konu alıyor.
Aslında roman 3 zamana bölünmüş. Eskiden Çok Eskiden; Yakup'un anne ve babasının (Lor ve Yavi) çocukluk yılları ve yollarının kesişmesi. Eskiden; Yakup'un anne ve babasıyla geçirdiği kaçış hikayesi. Bugün; Yakup'un tek başına kaçış hikayesi.
3 zaman da kendi başına ayrı bir hikaye, ayrı bir kitap olabilecekken tek bir kitapta anlatıldığı için eksik kalmış, istenen duygu verilememiş bana kalırsa. Daha uzun ve ayrıntılı anlatıldığında çok güzel 3 hikaye çıkabilirmiş. Ama aynı kitapta olunca zaman zaman dikkatim dağıldı. Hatta Yakup'tan ziyade, Lor ve Yavi'nin kişisel hikayeleri beni daha çok etkiledi diyebilirim.
Kitabın çevirisinin başarılı olduğunu söyleyemeyeceğim. Tam hikayeye kendimi kaptırdım derken çeviri kaynaklı olduğunu düşündüğüm kopukluklar yaşadım, tam olarak olaylara kendimi kaptıramadım. Çingene şivesini verebilmek adına 'h' ile başlayan kelimelerde 'h' düşürülmüş ama bunun da pek etkili olduğunu söyleyemeyeceğim.
Genel olarak çok beğendiğim ve tavsiye edebileceğim bir kitap değil. Yarım bırakmamak adına bitirdim:(
Yeniş : Ağırlıklı olarak başta Almanya, Avusturya, İsviçre, Hollanda, Fransa ve Belçika'da yaşayan Yeniş dili konuşan Avrupa'da Romanlar ve Sintilerden sonraki 3.büyük göçebe topluluğu oluşturan bir etnik grup.
Kitapta sıkça söylenildiği gibi Yakup, bir çingene çocuğu. Yarı Roman, yarı Yeniş. Henüz on yaşında bile değil.
Roman bugün, eskiden ve eskiden, çok eskiden bölümlerinden oluşuyor. Bu zaman geçişleri sırası ile değil. Bu ilk başta biraz kafa karışıklığı yaratıyor ama kitap ilerledikçe aşılıyor bu durum. Olaylar bugün Yakup'un koşmasıyla başlıyor. Elbette koşmasının bir sebebi var ve bu sebep insanları ve dünyayı sorgulatıyor bizlere.
Her bölümün bende bıraktığı duygu farklıydı. Yakup'un annesi Lor'un gençliğinin anlatıldığı bölümler depresif, çalkantılı. Yakup'un hayata tutunmaya çalışması içgüdüsel ve aile özlemi ile dolu. Her karakter ilmek ilmek işlenmiş. Görsel zekası olan okuyucular için renklerin anlatımı tam bir şölen.
Bazı okuyucular için okuması zor gelebilir bu kitabı ama sabredip okursanız pişman olmazsınız.
instagram.com/p/BXd5EQEBA0m
Arka planında 1945 yılına kadar yapılan çingene soykırımı bulunan kitap.Çevirisinden mi bilmiyorum ama akıcı birbiriyle bağlantılı geçişler olduğu söylenemez.