#lüftüsimavi #sonosmanlısarayındagördüklerim son başmabeynci lütfü beyin anıları.Kitap çok hacimli görünse de yarısı kitabın orjinal tıpkıçekimi yani eski alfabeyle yazılmış hali... bir çok kitapta kaynakçada ve alıntılarında okur merak ederdim. Balkan Savaşı öncesi sırp prensi,bulgar kralı, yunan kralı,vs.. hepsi Osmanlıyı ziyarete gelmiş...Padişah 5. Mehmet te Balkanlara geziye gitmiş, Arnavut isyanıyla savaş başlamış, bunlar olurken Rus çarı Kırımda Livada'ya yazlık saraya inmiş, Osmanlı da hoşgeldin heyeti göndermiş.. Winston churchill de gelmiş yetmemiş yaklaşan savaş sesini duymamış anlamamışız orduyu da terhis etmişiz... ne güzel değil mi! 1. Dünya savaşı da buna benzer olaylarla başlıyor ve bitiyor öngörüden uzak öyle şeyler yaşanmış ki.. Bulgaristanın savaşı kaybettiğini nerde öğrenmişler... şu bihaber haller.. Lütfü Simavi tüm bu olanları yazmış gün gün ama o zaten bu yönüyle düşünen biri olmadığını göstermiş. Yazara göre 5. Mehmet bir mevleviymiş. Başka kaynaklarda mason olduğu yazıyor.. Lütfü simavi Vahdettinden pek güzel bahsetmiyor. Kardeşi öldüğünde şahsi parasına mirasına kendisi el koymuş.. Vahdettin tahta çıkmadan hemen önce tahta aday 2 veliahttan birisi intihar etmiş( yusuf izeddin sanırım tahtta en kuvvetli adaydı harcandı) diğeri ise eceliyle ölmüş.. (Çok inandırıcı gelmemiştir bana hiç bir zaman ama ispatım yok yazar ya çok safmış yada...) Lütfü simavi kendi gözünden hem dönemin padişahlarını hemde ileri gelen devlet adamlarının kusurlarını ve meziyetlerini yazmış. Ne kadar güvenilir tartışılır. Anılar; yazanın gözünden ve beyin kıvrımları ölçüsünde değerlendirilmeli.
Osmanlı'nın son günlerine dair sarayda görev almış, nispeten olayların içinde bulunan birinden o dönemi ve olayları dinlemek. Sultan 2. Abdülhamid, Sultan Reşad ve Sultan Vahidettin hakkında malumatlar içeren, o günleri ve sarayın içinde yaşananları bizlere aktaran bir eser. Her insan taraftır, Lütfi Simavi'nin beğendiği veya beğenmediği insanları elbette olduğundan daha farklı hikâyeleştirme ihtimali var bu yüzden farkli kaynaklarla birlikle ele alınabilecek bir eser.
İstibdadı ve vehmi sebebiyle Sultan Abdülhamid'in devleti uçuruma götüren sebepleri yarattığına şüphe etmemelidir. Kurtuluşumuzu beklediğimiz meşrutiyetten sonra memleketimizdeki kötü idare, haksızlık ve adamsızlık yine o hükümdarın zamanında ekilen tohumun semeresidir.
... satın alınan donanma adeta mahkum edilmiş, ordu talimsiz ve manevrasız bırakıldıktan başka intizam ve askeri itaat bozulmus, dinen ve insaniyeten nefret edilen hafiyelik hükümet müessesi haline konulmuş, lisanımızdan " Hürriyet " ve " Vatan " kelimeleri çıkarılmış...
... İltifatkarlığı, zekiliği ve siyaset mahareti ile Avrupalıları etkileyen bu padişah, haiz olduğu kudret ve fevkâlede nüfuzu milletin terakkisine hasretseydi ismi tarihe altın harfler ile yazılırdı. Millet, günahı sevaplarına nispet kabul etmeyecek derecede büyük olan söz konusu padişahı bile aradı.
Çünkü o saltanat tahtında olsaydı İtalya'ya Trablusgarp'ta bazı iktisadi menfaatler temin ederek meseleyi sulhen çözeceğine ve binâenaleyh Balkan Muharebesi'nin önüne geçeceğinden ve özellikle devleti delicesine Harb-i Umumi'ye sokmayacağından emin idi.
27 Nisan 1909 tarihinde Veliahd Reşad Efendi, Sultan V. Mehmed adı altında tahta oturdu.Aynı gün Selanik'e gönderilen 2.Abdulhamid'e hâl kararını tebliğ etmek üzere tayin edilen ekip;
- Padişahın eski yaverlerinden Arif Hikmet Paşa
- Draç mebusu Esad Paşa (Toptani) (Merkezi Arnavutluk Cumhuriyeti adı altında 1914'de balkanlarda devlet kurdu.)
- Ermeni Katoliki Ârâm
- Selanik mebusu Musevi Karasu
...Bu efendilerin otuz üç sene hilâfet makamında bulunmuş bir hükümdara nasıl gönderilebildiğini ve bu affedilmez hata ve silinmez lekenin kimlerin onayıyla gerçekleştiğini bilemiyorum. Bunun aydınlatılmasını mufassal tarih yazanlara bırakıyorum.
"Padişah [V.Mehmed Reşad] halk arasında konuşulduğu gibi felçli olmayıp içki de içmezdi. Kendisine çok muhabbeti olan büyük biraderi V.Murad'ın veliahdlığı zamanında -yanına gittikçe- onun zorla konyak içirdiğini hikâye ederdi."
Yorucu,sıkıcı ve aşırı yavaş giden bir kitap ! Sadece son 100 sayfası idare eder ! Hürriyet gazetesinin kurucusu olan kişinin dedesi olan Lütfi Simavi’nin hatıratları ! Çok fazla gereksiz bilgi var içinde o yüzden fazlasıyla sıkıcı bir kitap ! Tarihi kanıt niteliği taşımıyor !