"Uyurken görürsün rüyaları, hayallerse uyutmaz."
Bir zamanlar İstanbul denen şehirdi Asitan. Dünya devleti kurulduğunda, başka bir yerin başkent olması düşünülmemişti bile ve şehre daha da önce verilmiş olan isimlerden birine dönüş yapılmıştı: Asitan. Otoriteyi temsilen, devleti yönetenlerin hem yaşadığı hem de çalıştığı yer, Kırmızı Kule'ydi. Yasaları yapan, değiştiren, diğer bütün kulelerdeki icraata yön veren ve sadece vatandaşların değil, bütün gezegenin kaderini belirleyen Kırmızı Kule ve orada yaşayan aileydi. Dünyayı tek devlet altında toplayarak tüm anlaşmazlıkları, savaşları, kavgaları ve sömürüyü bitiren onlar olmuştu. Bilinçli her canlı onlara minnet duyuyordu. Barbarlar hariç. Devletin barbarlardan başka düşmanı yoktu, vatandaşlarda zaten en küçük bir sorun çıkarmıyorlardı. Bilim adamları Mavi Lab'daki laboratuvarlar da yetiştiriliyordu. Teknolojiyi daha da ileri götürmek, dünya dışı gezegenlere ulaşmak için gece gündüz çalışıyorlardı. İletişim kulesi, Asitan Tepeleri'nin sonuncusunda yükselen kocaman, mor renkli bir antendi. İnsanların beyinlerine yerleştirilen bir nano çiple gezegenin neresinde olursa olsun istedikleri herkesle, her türlü iletişimi kurabilen insanların bu rahatlığı borçlu oldukları yapay zeka bu antenle dışarıya açılıyordu. Mor Anten' i yöneten kimse yoktu. En azından organik bir canlı tarafından yönetildiği söylenemezdi. Mor, dünya üzerindeki tüm iletişimi ayakta tutan ve kaydeden son derece gelişkin bir yapay zekadan başka bir şey değildi. İçinde mutlu ve huzurlu yaşadıkları bu cennet dünyanın kurucusu Kırmızı Kulede' ki aileymiş gibi bilinse de aslında her şeyin mimarı Dr. Nuh Ulaktır. Bütün insanlık bu büyük teknoloji ve bilimi Dr. Nuh' a borçludurlar. Doktorun bir de çok başarılı bir oğlu vardır. Yüzbaşı rütbesine sahiptir. Doktor bir gün oğlunu yanına çağırır ve ona bir görev verir. Kutup bölgesine yakın bir yerde bir öbek kardelenin varlığına dair bir bilgi aldığını, yanına verdiği akademiklerden biri olan Asena ile sağ salim oraya ulaşıp bu yabani çiçekleri ele geçirmelerini ister. Ertesi gün helikopter pistine görev için giden yüzbaşı babasının görevlendirdiği akademik olan Asena ile tanışır ve ilk görüşte aşık olur. Ama bunu kendine ifade edemez ve ilk defa böyle bir duygu yaşadığını düşünür. Yusuf daha önceden hiç aşık olmamıştır. Görevine ve işine aşkla bağlıdır. O bir askerdir ve her emre itaat eder. Helikopter hızla kuzeye doğru yönelir. Asena ile olan sohbetlerinde aralarında anlamlandıramadıkları bir etkileşim olur. Yüzbaşı Asena'nın güzelliği ile adeta büyülenmiştir. Beç adlı bir şehirde bir gece mola vermeye karar verirler. Yüzbaşı Asena ile vedalaşıp, kendisini küçüklüğünden beri eğiten komutan Lamar'ın yanına gider. Komutan Lamar yüz altmış yaşındadır ve zamanında yüzbaşının eğitilmesinde büyük payı olan biridir. Dr. Ulak' ın ise en yakın dostudur. Lamar yüzbaşına her zaman akıl verip, yol gösterir.
Ertesi gün Kuzey bölgesine Asena ile vardıklarında kardelen öbeğini bulurlar. Mor Kuzey' de iki kişinin olduğunu devletin başkanı Pars Han'a haber verir çünkü Mor onun kontrolü altındadır. Ulak bu durumdan Pars Han'ı haberdar etmemiştir. Pars Han olayı anlayışla karşılar ve Mor' u Ulak'ın emrine verir. Mor bundan sonra Pars Han ve Dr. Ulak için çalışacaktır. Kuzeye vardıklarında karşılarında bir barbar topluluğu belirir ve yüzbaşına arkadan saldırarak onu bayıltırlar. Kendine geldiğinde Asena onlara yüzbaşını öldürmeyeceklerini eğer böyle bir şey yaparlarsa Asena’yı kaybedeceklerini söylüyordur. Yüzbaşı yıkılır. Asena bir ajandır. Mor bu durumu Pars Han’ a ve Dr. Ulak’ a haber verir. Yüzbaşının hayatı tehlikededir. Barbarlar bir süre yaşamasına izin vereceklerini o arada ne yapacaklarına karar vereceklerini söyler. Grubun başı Reis diye anılır. Reis Asena’ ya aşıktır ve bu durumundan çok rahatsız olur, yüzbaşından bir an önce kurtulmak ister. Yüzbaşını bir hücreye tıkarlar. Asena onu yaşatmayacaklarını anlar. Mor bu arada Asena ile iletişime geçip ona akıl verir. Ulak oğlu dahil bütün barbarları o gece yok etmeyi planlıyorlardır. Kaçmasalar öleceklerini söyler. Asena yüzbaşına aşık olmuştur ama barbarların yok edileceğini bilmek ve onlara ihanet etmek istemez. Yüzbaşının yanına gidip önce onu hücreden kurtarır. Bu sırada Ulak savaş açmıştır ve barbarların katliamına başlar. Asena ile yüzbaşı savaş alanına dönen bu yerden kaçarak gizlenir. Arkadaşları, yoldaşları bir anda güçlü bir nükleer bombayla anında yok olur. Dr. Ulak herkesi yok etmiştir. Üstelik bunu yaparken oğlunu da düşünmemiştir. Bu durum Pars Han’ ı çok sinirlendirir. Dr. Ulak’ ı yanına çağırır. Devletin tek düşmanı olan barbarları yaratan aslında Pars Han’ın kendisidir. Böyle bir düşman topluluğunu yapmasının amacı ise ülkeyi bir arada tutmaktır. Düşmanı olmayan bir ülkenin vatandaşları birbirini yok eder ve ülkede huzur olmaz. Bunu çok iyi biliyordur. Dr. Ulak’ ı sorguya alır ve planı doktorun yıllardır yaptığını oğlunun DNA’sını kendisinin seçtiğini ona sadece itaat etmek vasfını kattığını, akademik olan Asena’nın ajan olduğunu ve ikisini birlikte göreve bilerek gönderdiğini, yıllar öncesinden barbarları yok etmek için bu planı yaptığını söyler. Pars Han çok sinirlenir ve Ulak’ ı hain ilan ederek hücreye kapatır. Bu gelişmeler çok üzücüdür ve ülkenin varlığını tehdit ediyordur. Asena ve Yusuf sıkıştıkları köşeden nereye gideceklerini düşünürler. Bu arada ikisi de aşkını birbirlerine itiraf etmişlerdir. Bundan sonra Yusuf Yüzbaşı için Asena’ sız bir hayat olamaz. Asena ajan olduğu için tekrar Asitan’a dönemezler. Tam bunları çaresiz düşünürken karşılarında Lamar belirir. Lamar onları alarak Zevra Kalesi’ne götürür. Çünkü Asena ve Yusuf ihanet ettikleri için ordu tarafından aranıyordur ve bu kalede onlar güvende kalacaktır. Bu şekilde birkaç gün geçirdikten sonra Lamar onları karşısına alır ve konuşur. Ordunun yarısının kendisine itaat ettiğini onlarında yanında olup devleti ve Pars Han’ ı yıkarak kendisinin başa geçeceğini ve daha iyi bir dünya kuracağını söyler. Yarın planı uygulayacağını ve bütün dünyanın kendi eline geçeceğini söyler. Yusuf DNA’sındaki ülkesine bağlılık duygusuyla bunu yapamayacağını söyler. Böyle bir isyanı kabul etmez. Lamar asla fikrinden dönmez. O gece Yusuf ne yapacaklarını nasıl kaçacaklarını ve ülkesini nasıl kurtaracağını düşünürken Asena ona geçmişi ile ilgili anlatması gereken şeyler olduğunu söyler. Asena, barbarlardan kendini savaşa adayan Boran adında bir gence aşık olduğunu söyler. Boran ile çok güçlü bir aşk yaşamışlardır ve Boran Asena’yı bir savaşçı olarak yetiştirmiştir. Evlenmek istedikleri zaman Reis onu Aden’ e bir göreve gönderir. Bu görevi Asena ile Boran’ın ayrılması için vermiştir Reis. Boran on ay Aden’ de kalır döndüğünde ise bambaşka biri olur ve Asena’yı artık sevmediğini söyler. Asena bunu kaldıramaz ve oradan uzaklaşıp Baran’ ı unutmak için Asitan’a ajan olarak gitmek ister. Boran içinde bir yara olarak kalır. Yüzbaşı Asena’ ya yaralarını saracağını ve onun bir daha ağlamayacağını söyler. Ertesi gün kalede askerlerin olduğunu görür ve Lamar’ın isyana başladıklarını anlar. Ordunun yarısı onun için Lamar’ın yanına yola çıkmıştır. Mor durumu Pars Han’ a bildirir. Yusuf’ un ve Asena’nın orada isyanı bastırmak istediklerini söyler. Asena ve Yusuf bu arada askerlerle savaşmaya başlamışlardır ve Lamar’ı öldürmek için Mor’a yerini sorarlar.
Lamar onların elinden kaçmayı başarır ve üzerlerine özel bir tim ekibi gönderir. Asena ve Yusuf bir odada sıkışıp kalırlar. Timin elinden kurtulmaları imkansızdır. Tim kapılarına dayandığında ise Asena ve Yusuf ölmeye hazır bekliyorlardır. Çünkü ellerinden gelecek hiçbir şey yoktur. Tim kapıyı açar açmaz Yusuf ateş etse de arkadan gelen biri bütün timi etkisiz hale getirir. Asena hayretler içinde kalır. Tim ekibindekileri öldüren kişi Boran’dır. Boran ona üç yıl önce Aden’ de yüzbaşı ile savaştığını ve yüzbaşının onun bıçakla her yerini hatta cinsel organını bile doğradığını söyler. O yüzden hayatında babalık duygusunu hiçbir zaman tadamayacağı için Asena’yı kendinden uzaklaştırmıştır. Asena ve yüzbaşı kendini çok kötü hisseder. Yusuf Boran’ın hayatını ve mutluluğunu elinden almıştır. Bu sırada Lamar onların bulunduğu bölgeye ateş bombası fırlatır. Asena ve Yusuf kurtulmayı başarır ama Boran yanmıştır. Son nefesini Asena’nın kollarında verir. Asena ve Yusuf savaş devam ettiği için Boran’ ı orda bırakıp Lamar’ı aramaya başlarlar ve onu odasında bulurlar. Lamar elinde bir nükleer bomba çipini tutuyordur. Eğer kendisini öldürürlerse bütün Bağdat şehrini bu nükleer bomba ile patlatacağını söyler. Eğer onu öldürmese dünya Lamar’ın eline geçecektir ve büyük bir tehdit altına girecektir. Tam bunları düşünürken yukarıdan Pars Han’ dan emir gelir. Mor onlara Lamar’ı öldürmesini söyler. Dünyayı kurtarmak için bu son şanstır. Yusuf dünyayı kurtarmak için canından aşkından, Asena’ dan vazgeçerek Lamar’ı vurur ve Lamar nükleer bombayı patlatır. Bağdat şehri ile Yusuf ve Asena’nın aşkı da haritalardan silinir. Yusuf ve Asena birbirlerinin gözlerine bakarak son nefesini verir.
“Şiir” dedi Yusuf kendini tutamayarak “Bana da yazar mısın?”
“Hayır!” dedi Asena. “Şiir hüzne düşer. Ben sana şarkılar söyleyeceğim!”