En Eski Makbule Aras kitaplarını, en eski Makbule Aras sözleri ve alıntılarını, en eski Makbule Aras yazarlarını, en eski Makbule Aras yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Belki İstanbul'da yaşıyorsunuz belkide İstanbul'da bir kaç defa bulundunuz. Ancak İstanbul'u seçme öykülerden okumadığınızı tahmin ediyorum. Bu kitap size bu konuda kaynak olabilecek bir kitap. Başta kitabı hazırlayan Jale Sancak, Sait Faik Abasıyanık, Tezer Özlü, Murathan Mungan, Selim İleri ve daha nicelerinden İstanbul'u ve İstanbul'daki yaşanmışlıkları okuyacaksınız. Her yazarın kendine has üslubu, dil ve anlatımı sizde her öyküde farklı bir tat bırakacak. Öykülerin içinde kaybolacağınız bir eser.
Kabul etmeli ki büyük modernleşme projemizi gerçekleştirirken atladığımız ya da görmezden geldiğimiz kara noktalar bugün birer kara deliğe dönüşerek bizi yutma eşiğine gelmiş durumdalar.
Bugünkü insanın geldiği noktayı anlayabilmek için insana tarihin içinden bakmak gerek. Bu tarih elbet devletlerin tarihinden başka bir tarihtir. Bu tarihi bulabileceğimiz en eşsiz yerlerden biri edebiyattır.
Saf olanın kalbe değmemesi mümkün değildir. Gerçeğin şaşırtarak dönüşmesidir büyü. O büyü, edebiyattır; sözcüğün gücüyle kamaştırır kalpleri. Bilincimiz değilse de belleğimiz anımsayacaktır yüzyıllar öncesinden ruhumuza üflenen o nefesi.
Kökleri unutmak gerekti hep, kök salmamak, durmadan yeni tohumlar ekmek; tam kök salacakken onları kopartmak. Dünle bugün arasında duvarlar çoktan örülmüştü biz dünü, kökleri öğrenme, bilme çabasına düştüğümüzde. Önce insanlar istedi bu kopmayı, geçmişi unutmak isteyen, ondan korkan, onu tehlikeli bulan; yok sayarak yenisini kurmak isteyen insanlar; sonra da teknoloji gelip yerleşti onların tahtına. Daha kalıcı, keskin, etkili yöntemler kullanarak elbette. Dün, bilenlerin anlattığı gibi yazılmalıydı belleğimizin odacıklarına.
Belki de Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, "Tesir etmeyen, iz bırakmayan okumak neye yarar? İnsan kendisine ilave etmek için okur, unutayım diye değil," sözleri; Mevlana'nın "Şüphe yok ki her okuyan aklı miktarınca anlar," cümlesi...
Osmanlı İmparatorluğunun birleştirici ve bütünleştirici yapısını kuran ve bu yapının devamını sağlayan güç elbette hükümdar yani padişahtır. Divan şiirinde ise bu görevi üstlenen üç hükümdardan söz etmek mümkün: Birincisi bütün evrenin hükümdarı Tanrı, ikincisi imparatorluğun hükümdarı padişah, üçüncüsü Tanpınar'ın deyişiyle kalp aleminin hükümdarı "sevgili".
...şiirin dili, dilin varlık alanlarının bütün sınırlarını kuşatacak denli geniş bir yelpazeyi kapsar: Valery'nin dediği gibi, "Şiir dilinde dilin bütün olanakları örgütlenir."