Mary Evelyn Tucker sözleri ve alıntılarını, Mary Evelyn Tucker kitap alıntılarını, Mary Evelyn Tucker en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tutku; birleşme dürtümüz. Ruhlarımız için daha mahrem ne olabilir? Tutkularımız yaşamımızın çok büyük bir kısmını şekillendiriyor. Tutkular vahşi olmalarının yanı sıra, aşk ve yaratıcılığın patlamaya hazır enerjisini de temsil ediyor.
Evrendeki yaratıcılığın en önemli sonuçlarından biri süpernovalar, diğer bir deyişle yıldız patlamalarıdır. Şaşırtıcı olan ise birçok büyük yıldızın patlamaya mahkûm olmasıdır. Bu olay sırasında harcanan enerjinin eşi benzeri yoktur. Bir süpernovanın gücü, yüz milyar aktif yıldızıyla birlikte bütün bir galaksinin gücüne eşittir.
Gözlemlenebilir evrenin bir diğer muhteşem özelliği genişleyişindeki zarafetten ileri geliyor. Eğer genişleme hızı biraz yavaş, hatta milyonda bir bile daha yavaş olsaydı, evren çökecekti. Kendi içine doğru patlayacak ve bu da hikâyenin sonu olacaktı. Aynı şekilde, evren biraz daha hızlı genişlemiş olsaydı, hatta bu genişleme sadece milyonda bir oranında hızlı yaşanmış olsaydı, yapıların oluşması için gerekli olan hızı aşmış olacaktı. Evren öylece toza karışacak ve hiçbir yapı meydana gelemeyecekti. Artık içinde bulunduğumuz evrenin, yaşamın oluşmasına olanak sağlayacak hızda genişlediğini biliyoruz. Bilim insanları bunun farkına ilk vardıklarında bu muhteşem olguyu anlamak için büyük bir arzuyla yanıp tutuşmuşlardı. Geçmişte ne olmuştu da evren bu şekilde gelişmişti?
Büyük gerilimlerin, dinamik ve karşıt kuvvetlerin arasında yol almak evrenin doğasında var. Eğer bu yaratıcı enerjiler evrenin kalbindeki yollarını daha önce ustalıkla bulabildiyse, yaratıcılığın bize ilham vereceğini ve yol göstereceğini ümit etmek için birçok nedenimiz var demektir. Çünkü kendi üretkenliğimiz evrenin büyük senfonisini oluşturan canlılara bu şekilde karışıyor.
Geleneksel hikâyeye göre, Pisagor armonik ses ve sayılar arasındaki ilişkiyi keşfettiğinde çok etkilenmişti. Ona göre duygusal açıdan güzel bir müzik, titreşimlerdeki belli oranlara bağlıydı ve bu oran herhangi bir şekilde değiştirildiğinde müziğin kalitesi düşüyordu.
Seçimler üzerine kurulu bir evrende yaşıyoruz. Herşey rağbet görmüyor. Bazı şeyler diğerlerinden daha iyi olduğu için tercih ediliyor. Bu da kaçınılmaz bir çatışmaya neden oluyor. Herkes seçilmek ve çok değerli olmak istiyor. Kimse reddedilmek yada bir kenara atılmak istemiyor. Ama yaşamın seçim dinamikleri sert olabilir. Birini seçmek ve diğerlerini reddetmek ne kadar zor olursa olsun; yaşam, bizi bu seçimi yapmaya zorluyor.
Peki, doğanın yaratıcılığını düşündüğümüzde tüm bunları kafamızda nereye oturtabiliriz? Hangi metafor, hangi poetik imge doğayı basit bir mühendislik tasarımından farklı görmemizi sağlayacak?
Artık farklı bir gezegende yaşıyoruz. Evrimde belirleyici faktörün biyoloji değil, sembolik bilinç olduğu bir gezegendeyiz. Kültürel seçilim doğal seçilimi alt etmiş durumda. Bu da türlerin ve ekosistemlerin sürdürülebilirliğinin öncelikli olarak insan aktivitesine bağlı olması anlamına geliyor. Daha önceki insanların aklının ucundan bile geçirmediği bir zorlukla karşı karşıyayız artık. Peki önümüzdeki birkaç bin yıl boyunca bütün bir gezegenin lehine olacak kararları nasıl vereceğiz?
Bu büyük sorumluluğun yeni yeni farkına varıyoruz ve bununla birlikte yaşanan büyük yıkımı da ancak keşfediyoruz.
Evrenin evriminin en büyük gizemlerinden biri, bir yığın parçadan bir bütünün ortaya çıkmasıdır. Yıldızlar atomlar dan oldukça farklıdır; ama bir yıldız kocaman bir atom bu lutundan meydana gelir. Benzer şekilde, canlı hücreler de moleküllerden çok farklıdır ama bir hücre de moleküllerin bir araya gelmesinden oluşur. Bu oluşumun en muhteşem örneklerinden biri de bü tünlüklü Dünya Sistemi'nin ortaya çıkışı: Canlı ve canlı olmayan bileşenlerden meydana gelen ve parçaların müthiş bir biçimde birbiriyle bağlantılı olduğu gezegenimiz.
Bazı bilim insanları Dünyanın canlı olduğunu, atmosferin ısısını ve okyanusların tuzluluk miktarını da kendisinin dü zenlediğini iddia ediyor. En azından şunu söyleyebiliriz: Henüz Dünyanınki gibi karmaşık bir bütünlük ve bağlantısallığa sahip başka bir yer daha keşfetmedik.
Samanyolu'nun galaksi görünümünde, orkidenin çiçek görünümünde bir evren olması gibi, bizler de insan görünümünde birer evreniz. Geceleri gökyüzünün cazibesine kapıldığımız ve evrenin müthiş güzelliği üzerine düşündüğümüz her an aslında kendi hakkımızda düşünmüş oluyoruz.
“Süpernova evrendeki yıkım ve yaratımın en görkemli gösterisidir. Peki, varlığımız, daha doğrusu yaşamın varlığı buna bağlıyken biz bundan nasıl bir anlam çıkarmalıyız? Evrenin tek bir karbon atomunu yaratmak için bütün bir yıldızı yok etmesi mi gerekiyor ya da yaşam çok büyük, gizemli ve sürekli devam eden bir dönüşüm olmadan sürdürülemez mi?”