Gökyüzü; dinlemek, öğrenmek isteyene öyle güzel şeyler anlatır ki. Gökyüzüne hiç bakmayan ya da nadir bakan insan, yön duygusunu kaybeder.
Bunun için gökyüzünün öğrencisi olmadan yeryüzünün öğretmeni olunmaz.
(...)
-- Gördün mü baba, yıldız kaydı, dedi eliyle gökyüzünü işaret ederek.
-- Gördüm, dedi babası. Biliyor musun, onlar aslında kayan yıldız değil. Gök taşlarının atmosfere girerek yanmaları sonucu bıraktıkları iz. Bir zamanlar gök taşıyken sonra atmosferin bir parçası oldular. Her canlının bir ömrü vardır. Ömrünü tamamlayan gök taşları da görevlerini başka bir şekilde sürdürmek için atmosferimize girer. Tamamen yok olmazlar,sadece şekil değiştirirler. Gökyüzünün bize söylediklerine kulak vermelisin Aliya. Biliyorsun seninle ölümün yok olmak değil, başka bir âleme geçiş olduğunu daha önce de konuşmuştuk.
Aliya anlamıştı. Babasına biraz daha sokuldu.
(...)
Sana hep yazacağım. Geceleri hava açık olduğunda gökyüzüne bak. Ben de bakacağım ve seni düşüneceğim. Senin de beni düşündüğünü bileceğim. Bakışlarımız gökyüzünde buluşacak.
Komünist gençlerin lideri konuşmasını,
— Eşit haklar istiyoruz ve düşünce özgürlüğüne inanıyoruz, diye bitirdiğinde Aliya kendini tutamadı:
— Sizinle aynı düşünceyi paylaşıyoruz. Bu ülkenin gençleri olarak biz de sizinle eşit haklara sahip olmak istiyoruz. Biz de düşünce özgürlüğüne inanıyoruz. Fakat sizinle bir noktada ayrılıyoruz. Siz, düşünce özgürlüğünden herkesin sizin gibi düşünmekte özgür olunduğunu anlıyorsunuz. Biz ise farklı düşünme özgürlüğünü anlıyoruz.
...
Aliya, mitingden on dört arkadaşı ile geri dönemedi. Rüyasında gördüğü gibi Medrese-i Yusufiyye öğrencisi oldu. Verilen hüküm gereği öğrenciliği üç yıl sürecekti.