Mitat Enç'in gözlerini kaybettikten sonra verdiği mücadeleyi, başarılarla dolu hayatını "Bitmeyen Gece" de okumuduktan sonra sıra çocukluğuna geldi. Enç'in çocukluğunda iz bırakan unutamadığı; hatasıyla, sevabıyla, acısıyla tatlısıyla anılarını anlattığı bir kitap Uzun Çarşının Uluları. Yöresesel şiveyle yazılmış. Komşu iller olması nedeniyle yabancılık çekmedim ama şiveye aşina olmayanların "Süllüm ne ki?" diyebileceği "gidiy, geliy" gibi kelimelerin olduğu yöresel ağızla yazılmış yüzünüzde tebessüme sebep olan bir kitap. Bu da kitaba çok samimi, sıcak bir hava katmış. Mitat Enç'in görme engelli olduğunu bir kez daha hatırlatarak, Gaziantep'in sokaklarını, olayların geçtiği yerleri kusursuz bir şekilde resmetmesi Enç'e olan hayranlığımı bir kat daha artırdı diyebilirim. Zamanın, ardında anıları bırakarak değişen dünyaya ayak uydurulurken geride bırakılan gelenek, görenek, yardımlaşma, güven, samimiyet ve masum, zararsız şakalaşmaları da bir bir silip attığını okumak biraz üzdü açıkçası. "Savaşlar ve değişen dünyanın silip süpürdüğü çarşının düzeni ve renkleri arasında yok olup gitti sanırım." diyen Enç, aslında yok olup giden sadece Deli Bekir'in değil eskinin samimiyeti, güveni, huzuru ve sıcaklığının da silindiğini anlatıyor.
Uzun çarşının uluları dediklerinin kimi meczup, kimi engelli, kimi hayatta kendine yol bulamamış kimseler...
Eski Antep'i, Antep'in Uzun çarşını, esnafını bir görme engellinin ağzından dinlemek, okumak isterseniz buyrun okuyun.
Tavsiyemdir.
Keyifli okumalar.