9.0/10
3 Kişi
19
Okunma
2
Beğeni
859
Görüntülenme

En Eski Mustafa Özgen Gönderileri

En Eski Mustafa Özgen kitaplarını, en eski Mustafa Özgen sözleri ve alıntılarını, en eski Mustafa Özgen yazarlarını, en eski Mustafa Özgen yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İmâm-ı Rabbâni, asi ve şerli insanlara Allah'ın izniyle bazı salih ve hayırlı kişilerin şefaat edebileceğine inanır.Ancak bu izin hususundaki hassasiyetini ortaya koyması bakımından onun şefaat edecek zatlar hakkında ortaya koyduğu şu ölçüyü de aktarmak istiyoruz: Kurtuluş yolu, itikat ve amelde Şeriat Sahibi'ne (sav) tabi olmaktır. Üstaz ve şeyh, şeriata giden yolu göstermek ve bereketleriyle itikadi ve ameli mevzularda kolaylık ve rahatlığa vesile olmak için gereklidirler. Yoksa müritler istediklerini yapsınlar, dilediklerini yesinler sonra da şeyhleri onları cehennemden kurtaran perde olsun ve kendilerinden azabı kaldırsın diye araya girmezler. Bu düşünce kuru bir temenniden ibarettir. Orada Allah Teâlâ'nın izni olmadan kimse şefâat edemez. Rab'bin razı olduğu insanlar zümresinden olmayanlara da şefâat edilmez. Allah'ın rızasına ancak şeriatın gerekleri ile amel etmekle erilir. Bu durumda insan olmanın bir neticesi olarak insandan bir zelle sâdır olursa, şefaatle telâfi edilmesi mümkün olur.1992
Ehl-i sünnet âlimleri, akıllarıyla kavrasın veya kavramasınlar, şeri hükümlerin hepsini kabul ederler. Kabir azabı, Münker ve Nekir'in suali, Sırât, Mizan gibi aklın idrak edemediği şeylerin nasıl olduklarını kavrayamadıkları gerekçesiyle reddedip inkâra kalkışmazlar. O büyük zatlar, Kitap ve sünneti rehber kabul edip aklı onlara tabi kılarlar. (Dini emirleri) anlayabilirlerse ne güzel. Anlayamazlarsa yine kabul eder, anlayamadıklarını kendi anlayış noksanlığına bağlarlar. Onlar, diğer insanlar gibi akıllarıyla anlayabildiklerini kabul edip, anlayamadıklarını reddetmek gibi bir tavır sergilemezler. Aklın Allah Teâlâ'nın razı olup olmadığı şeyleri kavrayamadığı için peygamberlerin (as) gönderildiği bilinmiyor mu? Akıl bir dereceye kadar huccettir (delil) ama sağlam değildir. Sağlam delil (huccet-i baliğa) ancak peygamberlerin gönderilmesi (biset) ile tamam olur. Allah Teâlâ, “...Biz bir rasül göndermedikçe azap da etmeyiz”buyurmaktadır 1088 Hakikaten insanın kabir alemini ve oradaki soru, nimet veya azap gibi şeyleri hissedememesi onu inkâr etmesini icap etmez. Nitekim Hz. Peygamber'e (sav) meleğin geldiğini görmedikleri halde ashaptan her biri meleğin varlığına iman etmişlerdi.'*99 Aslında duyularla algılanamayan şeyleri inkâr etmek Allah'ın her şeye gücünün yeteceğini kabul edememekten kaynaklanan bir hatadır. Allah'ın gücünün yetmeyeceği bir şeyin olmayacağına inanan mümin, duyularıyla hissetmese ve mahiyetini kavramasa bile, Hz. Peygamber'in (sav) varlığından bahsettiği hiçbir şeyi inkâr etmesi mümkün değildir.
Reklam
Mutezile'nin İslam düşüncesinde aklı en çok kullanan grup olduğuna dair yaygın bir kanaat vardır ancak Mâtürîdî'nin “Kitâbü'tTevhîd'i incelendiğinde durumun farklı olduğu görülecektir. Mâtürîdî zamanına kadar yazılan ve bize ulaşan Mutezilî kaynaklardaki aklî temellendirmeler, Mâtürîdî'nin "Kitabü't-Tevhîd"inde dile getirilenlerin yanında oldukça cılız kalmaktadır.
Kısacası İmam Mâtürîdî siyasî entrikalardan uzak bir ilim merkezi olan Semerkand'da kendini ilme vermiş, tek başına nakli kullanmanın doğuracağı sıkıntıları sezmiş ve aklın dinde kullanılabileceği en uygun yöntemi başarmış bir kişidir68. Daha açık bir anlatımla nakli akıl süzgecinden geçirerek ve semantik çözümlemeler yaparak kullanmış bir bilgindir. Üstelik o, diğer mezhep mensuplarının kullanmış olduğu aynı âyetlerden hareketle, fakat daha derin analizler ve semantik bir yöntemle konuyu anlaşılır ve kabul edilebilir bir biçimde aklileştirmeye (rasyonalize) çalışmıştır.
26 öğeden 21 ile 26 arasındakiler gösteriliyor.