“Sevmek, sevilmek! İşte şu dünyada insanın biraz yüzünü güldüren mutluluk bu nimetten oluşuyor idi.”
Herkese merhaba
Bugün, Nabizâde Nâzım'in yazdığı ve ilk defa 1894'te Servet-i Fünûn'da tefrika olarak yayımlanmış, Türk edebiyatının ilk psikolojik roman denemesi kabul edilen Zehra kitabı ile geldim.
Zengin bir tüccarın kızı olan Zehra, öksüz büyümüştür ve ancak aşırı huysuz ve kıskançtır. Babası, kızının bu zorlu karakterini bildiğinden kızını kâtibi Suphi'yle evlendirir. İlk zamanlar karısına âşık olan Suphi bir süre sonra gönlünü evlerindeki hizmetçi Sırrıcemal’e kaptırınca mutlulukları yarım kalır.
Zehra'nın babası Şevket Bey ölünce Suphi, onun ticarethanesinin yönetimini üstlenir; Sırrıcemal ile nikâh kıyıp ona ayrı bir ev açar. Suphi artık o evde yaşamaya başlar; bir süre sonra da Zehra'dan boşanmak ister. İntikamını almak isteyen Zehra, Ürani adlı düşkün bir Rum kadınını Suphi'yi baştan çıkarmakla görevlendirir ve felaketler zinciri başlar.
Kıskançlık, ihanet ve intikamların yaşandığı bir aile faciasının anlatıldığı bir kitapta hiç mi aklı selim bir insan olmaz? Gerçekten, yok! Sıraya soksam da hepsini pataklasam diyeceğiniz, sürükleyici bir klasik velhasıl.
Keyifli okumalar
