Yine Aralık ayında okuduğum,yorumunu yaparken epeyce zorlandığım bir şaheser Nar Ağacı..Bu kitabı,burada sınırlı harflerle yorumlamaya çalışmak çok güçmüş doğrusu onu anladım,okuyanlar ne demek istediğimi anlamışlardır muhtemelen.533 sayfayı tek kelimeyle özetlersem şayet; ‘Muazzamdı’demem yeterlidir sanırım.
.
N.Bekiroğlu’ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman.Balkan Savaşı yıllarında başlayıp,1.Dünya Savaşı’na kadar uzanan bir öykü.Savaşın acı yüzünü,muhacirlerin belirsizlikle imtihanını okumuyor âdeta yaşıyorsunuz.İnsanda okurken,Trabzon’a gitme arzusu uyandıran,büyüleyici ve sürükleyici bir etkiye sahip nadide bir yapıt Nar Ağacı.Okurken ikilemde kaldığınız bir gerçek var ki insanı arafta bırakıyor.Bir yandan heyecanla hikayenin sonuna gelmeyi isterken,bir yandan kitabın hiç bitmemesini diliyorsunuz.Yazar,tarihi edebiyatla öylesine başarılı bir biçimde harmanlamış ki araştırma hissiyatını okuyucuya tam anlamıyla vermiş.Kitap biraz Eski Türkçe içeren bir üslûpla kaleme alınmış olsa da zaman ve mekan arasındaki geçişler romanın akışını hiç bozmamış.Aksine yazarın anlatımını daha başarılı ve zengin kılmış.Farklı coğrafyalarda yaşayan Setterhan ve Zehra’nın(iki ayrı ırmağın)hayat denizinde kavuşmalarının hikayesi.Yazarın daha önce ‘Mimoza Sürgünü’adlı kitabını okumuştum, bu eseriyle kendisine hayranlığım daha da arttı.Harika bir kurgu ile kaleme aldığı bu eseri 2018’in efsane kitabı seçtim.Sanırım bu türde,edebiyat ve tarih kokan kitapları çok sevdiğimden,uzun süre etkisinden çıkamayacağım.Bence kesinlikle okumalısınız..
